Simyacıların, bütün zıtlıkları aşan ve bütün zıtlıklardan önce varolan “ilk madde” mantığındaki dayanarak, başka maddelerden altın elde etme çabası ne ise, ben pervanenin sebepler âlemini aşıcı bir hayâlle ışığa koşucu demimdeki ruh hâlim de o…
Eğer herkesin hakikatini denetlemek, anlamak, doğruluğuna, yanlışlığına, yalanına ölçü getirmek söz konusuysa, BÜTÜN FİKİR GEREKLİ; her şeyin kendisinden izah bulacağı Mutlak Fikir…
İnsanların hepsi gözsüz olsa, sadece bir tek kişi görse, onun görerek anlattıklarını dört milyar insan görmediği için reddetse, o tek kişinin hakikati yalan mı olur, yanlış mı olur?
“Bunun yanında ben, bir davanın fikir ve kavga adamıyım, bunun haysiyetini temsil makamındayım ve bu temsilden kaçınma iktidarında değilim… Bu durumda şahsiyetin hakim kılınmasından başka hangi mecburiyet sözkonusu olabilir ki? İş içinde iş, azap içinde azap!..
“Dava ne biliyor musun?.. Ben, akılsız akılcıları, akıl ve zekâ idmanı ile yontmak istiyorum ki, mücerret fikir meselelerine yanaşabilsinler… Şuur seviyesinin her değişmesinde, gerçeklik seviyesinin de değişeceğini anlasınlar…”