Goncanın Üçüncü Günü sözleri ve alıntılarını, Goncanın Üçüncü Günü kitap alıntılarını, Goncanın Üçüncü Günü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sükûtun en yaşlı hüneridir; çok derin susup dünyayı dışladığınıza inandığınız anda içinizdeki bir tohuma sessizce su verir. Yeşerirken ruhunuz bile duymaz.
“Misket olup dağdan taştan akıncaya, yardan sekinceye, kör baykuş yuvasına, yılan çıyan deliğine girinceye; gelinciklerin koynuna, tilki inlerine, sincap kovuklarına sokuluncaya; yüzyıllar binyıllar geçesiye hiçbir şey bulamayıncaya, bekleye bekleye kurtlanıncaya, sonra o kurtlar cehennemî bir oburlukla dağı taşı yiyinceye, büyüyüp yılana dönüşünceye, sürü olup akıncaya; dağda bir mağara, mağarada dipsiz bir kuyu buluncaya, başka bir koldan gelen yılanlarla tanış oluncaya, sürünüp koklaşıncaya, ben o yılanların gözünde İlknur’un çakır gözlerini görünceye, sonra hep birlikte kuyuya doluncaya değin döndü su, döndü su…”
Elim cebime gitti, fotoğrafı çıkarıp saatlerce seyrettim: ipeksi sarı saç, kırılgan bir yüz, masmavi gözler ve Modigliani'nin elinden çıkmışçasına uzun, ince bir boyun. Gözlerinde bu dünyanın üstesinden gelmenin bir yolunun da kırılganlık ve masumiyet olduğuna yemin billah ettirecek zaman dışı bir mavilik.
….
Oradaydı, ilk sayfada. Bendeki fotoğrafın aynısı, babası vermiş olmalı. Ama bendeki fotoğraf kadar ışıltılı ve meleksi durmuyor artık; sanki ölmekle diğer insanlara benzemiş. Saçları ipeksi sarı değil, kumral. Gözleri masallardaki yaşı belli olmayan periler gibi değil, yirmili yaşlardaki bir genç kızın şaşkın edasıyla bakıyor. Aynı masumiyet, bu dünyayla baş etmenin bir yolunun da masumiyet olduğuna inanan aynı safça duruş.
….