Hiçbirimiz, bizi tanımlayan dilin ya da imgelerin asla tamamen "içinde" olamayacağımıza göre, her sözcenin ve her aynasal büyülenmenin varlığımızın yeni baştan "solma"sına neden
olduğu söylenebilir. O halde kamera/nazarın karşısında durmak,
onun kurucu etkilerine kucak açtığımızda bile, her zaman belli bir "dehşet" ya da "ölüm" yaşantılamak demektir.