Gündüz ile gece, köpek ile kurt arasındaki o rahatsız edici kısa geçiş anında, ışığın hissedilmeyen, ani dönüşümünü izlediler. Uzam donuklaşarak daralıyor gibiydi; bu uzam sanki bedenlerle nesneler bütünüyle soyut bile olsa bu sıkışık, dar geçitten geriye dönemezlermiş gibiydi; geçit soyuttu, çünkü ona karşı hiçbir kas harekete geçirilemezdi; bu zaman kesiti de diğerleri gibiydi, pek ele gelir değildi, dokunulabilir ya da geri itilebilir, ele alınıp yoğurulabilir değildi.
“.. demek ki salınma hareketi denizin dalgalanmalarıyla dünyanın dönüşünü birleştiriyordu, onun da ötesinde elbette çok az fark edilebilen başka hareketleri, dünyanın güneş çevresindeki dönüşünü, galaksideki güneş sisteminin bu sistemin içinde bulunduğu olası başka sistemin hareketlerini de hesaba katmak gerekiyordu; ayrıca uzayda, daha geniş, daha genel, ama o ikisinin belki de bilmeden olağanüstü derecede duyarlı oldukları, bilinmeyen diğer hareketler de vardı.”
“Bu meridyen tam bir rezalet, bir başarısızlığın kanıtı. Dünyayı bu derme çatma çizgilerle bölmek zorunda kalmış olmak zaman ile uzamı asla uzlaştıramamış, asla bir araya getirememiş olduğumuz anlamına geliyor.”
“Tasasız, tanıdık çınar, baobab ağacının -ya da çok uzağa gitmeden, servinin - tam tersi olduğu için, diğer bütün ağaçlara göre trajediden çok daha uzaktır.”