Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülme Sözleri ve Alıntıları

Gülme sözleri ve alıntılarını, Gülme kitap alıntılarını, Gülme en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aklıma Dostoyevski'nin Öteki kitabı geldi bu kısmı okuyunca
Birbirine benzeyen iki yüz, kendi başlarına hiç gülünç olmadıkları halde yan yana iken benzerlikleriyle güldürürler.
Sayfa 25 - İş Bankası Kültür Yayınları, Pascal- Düşünceler
Eğer yalnız ve diğer insanlardan yalıtılmış hissediyorsanız gülünç olan­dan keyif almanız mümkün değildir.
Reklam
Herkesin gözyaşı döktüğü bir vaazda kendisine niçin ağlamadığı sorulan bir adam şöyle yanıt vermiştir: “Ben bu cemaatten değilim.”
Değişmek insana ait
Değişmeyi bırakmak yaşamayı bırakmak demektir.
Sayfa 24 - İş Bankası Kültür Yayınları
Esprili insan, fikirlerim tarafsız semboller gibi kullanmak bir yana, onları görür, işitir de ve asıl önemlisi, kişiler gibi birbirleriyle diyaloğa sokar. Fikrilerini sahneye koyar ve ayrıca kendisi de bir parça o sahnededir. Esprili bir halk, tiyatro tutkunu bir halktır aynı zamanda. Esprili insanda bir şairden izler vardır, tıpkı iyi okuyanlarda amatör bir oyuncunun bulunması gibi.
Bir fikir; konuşmanın başından sonuna kadar büyüyen, filizlenen, çiçek açan, olgunlaşan bir şeydir. Hiçbir zaman durmaz, kendini asla tekrar etmez. Her an değişmesi şarttır zira değişmeyi bırakmak, yaşamayı bırakmak demektir.
Reklam
"Değişmeyi bırakmak, yaşamayı bırakmak demektir."
Gülme, müşterek hayatın bazı gereklerine cevap vermelidir. Gülmenin toplumsal bir anlamı olmalıdır.
Güldürü saf sanat gibi çıkarsız değildir. Gülmeye hükmederken toplumsal hayatı doğal ortam kabul eder ve hatta toplumsal hayatın itici gücüne itaat eder. Ve bu noktada da, toplumdan kopmak ve yalın doğaya dönmek olan sanata sırt çevirmiş olur.
Şener Şen?
Hangi yüz gülünçtür?
Sayfa 17 - İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Ve sadece dışımızdaki nesneler de değil; kendi ruh hallerimiz bile, özgün yaşantı boyutlarıyla, şahsi ve mahrem olan taraflarıyla, bizden gizlenirler. Sevgi veya nefret duyduğumuzda, neşeli veya hüzünlü hissettiğimizde, bunları sadece ve sadece bize ait kılan sayısız küçük kaçak ayrıntılar ve bin türlü derin yankılanışla bilincimize ulaştıran sahiden duygunun kendisi midir? Öyle olsa hepimiz romancı, şair, müzisyen olur çıkardık. Oysa çoğu zaman, ruh hallerimizi sadece dışa yansıdıklarında idrak ediyoruz. Hislerimizin sadece gayrişahsi boyutunu, dilin ilk ve tek kalemde tespit edebildiği boyutunu kavrıyoruz çünkü benzer koşullarda, herkes için, aşağı yukarı aynı olan bu boyuttur.
Bakıyorum ve gördüğümü sanıyorum, dinliyorum ve işittiğimi sanıyorum, kendimi inceliyor ve kalbimin ta derinlerine nüfuz ettiğimi sanıyorum. Fakat dış dünyada işittiğim, gördüğüm şeyler sadece tutacağım yolu aydınlatmak amacıyla duyularım tarafından seçilmiş olanlardın Kendimle ilgili bildiğim, yüzeye çıkanlar, eylemlerime ilişkin olanlardır. Duyularım ve bilincim demek ki bana sadece gerçekliğin pratik bir sadeleştirmesini sunuyorlar. Bana eşyayla ve kendimle ilgili sağladıkları tasavvurlar arasında işime yaramayan farklar siliniyor, işime yarayan benzerlikler vurgulanıyor, eylemimle gireceğim yollar benim için önceden çizilmiş oluyor.
Hayat bize zamanda bir gelişme, mekânda bir karmaşıklaşma olarak takdim eder kendini. Zaman içinde düşünüldüğünde hayat durmadan yaşlanan bir varlığın sürekli gelişimidir: Hayat asla geriye dönmez, kendini asla tekrar etmez. Mekânda düşünüldüğünde ise birlikte var olan öğeleri gözler önüne serer; bu öğeler birbirlerine o kadar sıkı sıkıya bağlı, o kadar birbirleri için yapılmışlardır ki hiçbiri aynı anda iki farklı organizmaya ait olamaz: Yaşayan her varlık dışa kapalı bir olaylar sistemidir ve bu sistemin, diğer sistemlere karışması mümkün değildir. Sürekli bir hal değişikliği, olayların geri döndürülemezliği, kendi içine kapalı bir serinin mükemmel bireyliği: Canlıyı basit bir makineden farklılaştıran işte bu dışsal nitelikleridir (ki bunların gerçekten mi yoksa görünüşte mi var oldukları önemli değildir).
Bizimle doğa arasında, ne ben, düzeltiyorum, bizimle yine kendi bilincimiz arasında bir perde, insanların çoğu için kalın, şairler ve sanatçılar için ince, neredeyse şeffaf olan bir perde gerilidir. Hangi peri dokumuştur o perdeyi acaba? Garezinden mi dostluğundan mı dokumuştur? Ama yaşamak lazımdır ve hayat eşyayı ihtiyaçlarımızla ilintisi çerçevesinde anlamayı gerektirir. Yaşamak davranmaktır. Yaşamak, uygun tepkilerle cevap vermemize yarayan izlenimleri kabul etmektir, geri kalan izlenimler sönükleşmeli ya da bize ancak bulanık biçimde gelmelidir.
Kendi kendiyle ahenk içinde olmayan bir ruhla nasıl ahenk içine girebiliriz?
Sayfa 92
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.