Bir kadavra olmak, dayanılmaz bir aşağılanmaydı. Bir an önce, utanç duygusuyla, çıplaklık ve yakınlığın kutsallığıyla korunan bir insan varlığıyken, bedenimizin herhangi bir kimsenin emrine girmesi, çırçıplak soyulması, karnının yarılıp açılması, barsaklarının elden geçirilmesi, pis kokusu karşısında burunların tıkanması, bir buzluğa sokulması ya da ateşe atılması için ölüm anının gelmiş olması yeterliydi.