Günümüzde büyük bir hızla tüketim canavarına dönüştüğümüzün ne kadar farkındayız?
Hem maddi hem de manevi olarak doyumsuz, tatminsiz, tüketiyoruz. İhtiyacımız olmayan birgün giyerim diyerek alınan ve hiç giyilmeyen giysiler, bir üst modeli çıktığı için değiştirilen elektronik eşyalar, modası geçti diyerek yenilenen ev eşyaları, tüketecebileceğimizden fazla alınan gıdalar....
Peki ya manevi değerler? Büyük bir hızla manevi değerlerimizi yitiriyoruz ve aslında insanlığımızı yitiriyoruz. Hoşgörü, adalet, merhamet, saygı, anlayış, sevgi.. İçleri boşaltılmış ya da belirli çevrelerce bambaşka tasvirleri yapılmış kavramlar artık bunlar. Anormaller, normalleşiyor ve biz bunları kanıksıyoruz. Ahlaki değerleri önemseyenleri geri kafalı diyerek yaftalıyoruz. Adalet sadece kendimize gelince kıymetli ve uygulanmalı değilse hep bir kayırıcılık, ayrıcalık istiyoruz.
Özgürlük, onun bile tanımı değişti. Ayağımızda görünmez prangalarımızla, duygu ve düşüncelerimizde kırmızı çizgiler ile belirlenmiş sınırlar içinde kendimizi özgürüz sanıyoruz.
Bir psikolog ve iş bulma kurumunun önünde bekleyen, doktorun dikkatini çeken bir adamın sohbetinden oluşan kitapta Dadal Ugan ; etik problemlere değinerek, gündelik yaşantıdan ve güncel olaylar üzerinden ideal insana dair bir reçete sunmuş.
Keyifle okuduğum, gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim bir kitap Güncelliğin Sarsıcı Değişmezliği.