Güneş Giderken

Necati Tosuner

Güneş Giderken Posts

You can find Güneş Giderken books, Güneş Giderken quotes and quotes, Güneş Giderken authors, Güneş Giderken reviews and reviews on 1000Kitap.
"Tatilinizi nerde yaptınız?" (...) "Siz, bir yere gidip tatil yapmadınız mı?.." (...) "Boş ver şimdi... Gittiği yere kendini de götüren adamın biriyim..." "Gittiği yere kendini götürmeyen var mı?.." "Ben, çok daha öyleyim..."
Üstelik, çok belirgin olarak görülen, bir"mesafeli uzaklığın” söz konusuydu. Ya da, -daha iyimser deyişle-bir "mesafeli yakınlığın” vardı. Soğukluk gibi değilse de, yoğun bir serinlik yaşanıyordu ortalıkta. Yanıma oturmanı isteyişim bu yüzdendi. (...) Sen de, sanki bir şey yokmuş gibilerden kalkıp öteki kanepeye geçtin.
Reklam
Anlatmak istediğim birkaç şey daha var: Gerçekte, "yanlış yapmamak durumunda olmak", öyle pek kolay bir şey değil. Ve "yitirmiş olma"nın yanında hiç kalır "yitirmek korkusu"!
Şunu -artık- saklamaya çalışmanın hiç gereği kalmadı: Sen, seni erişilmez kılan birçok özelliği bir arada taşıyordun. Gençtin. Güzeldin. "Güzel" ne anlama geliyorsa, ondan da güzeldin. Donatımlıydın. Dik başlıydın. Yeteneklerin vardı. Kafan çalışıyordu. Kırılgandın. Çocuksuydun. Sevecendin. Yine de en çok şunu seviyordum: Bana bakışını...
Epeyce çektim onun elinden. Yine bir süredir yakamda şimdi. Gerçekte, güzel bir şey. Evet, "güzel bir şey" demek, az bile...Hani, senin "yitirmek korkusu" diye nitelediğin şey var bir de. (...) Yaşanılan.. duyumsanan.. değer verilen.. ve düşünmekten bile ürkülen.. düşsel ile gerçek arasında, dokunsan dokunulacak uzaklıkta,ve çok uzakta, duvarlar.. engeller.. ve yıllar ötesinde, sanki hiç olmamış gibi olan.. sanki hep varmış gibi duran, ve... Sonra, kendimle bilinçli olmayan bir uzlaşmaya vardım sanki. Evet, sana tutulmamam gerekiyordu.
Öğleyi çoktan geçmişti, güneş dönmüş, evin içine girmişti. Uyandın ki, perişansın! Yine, perişan...
Reklam
Bugün, hiç de gereği yokken erkenden kalktım. Erken kalkışıma bir anlam vermek.. vermemek.. bunun üzerinde durmaktan da kaçındım.
"Şu geçenlerin telaşına bakın..." "Cuma akşamları hep böyle oluyorlar..." "Hafta sonunu yakalamaya çalışıyorlar..." "Herkes kendi hafta sonunu yakalamanın peşinde..."
Ve.. ufacık kollarıyla sımsıkı sarılışını düsünüyor Ayten. Tramvay sola dönünce, yandan güneş vuruyor. Ayten'in yüzündeki mutluluk ışıyor, daha da sıcaklıkkazanıyor. Sanki içi ısınıyor. Boynunun güzelliğinde kısacık saçlarıyla, başı sanki kıvançla dikleşiyor.. yüzünde, solgunluğunu az önce geride bırakmış bir güzellik yer tutuyor. Sonra.. sanki birden kendine gelirmiş gibi, sağa sola şöylesine bakınıyor.. sonra gözleri tarıyor çevreyı.. ve hemen de sakinleşiyor. Biraz da kendine kapanıyor. Kendini gizlemek istermiş gibi, sakınmaya.. korunmaya çalışırmış gibi sanki... Sonra da aktarma yapacağı yere daha iki durak varken, tramvaydan hemen inme telaşlarına kapılıyor. Niçin? Sanki bir şey mi var? Sanki bir şey yok mu? Nasıl da yok ya... Peki bir şey yoksa, bu, neyin nesi bu? Kendiyle didişmek istiyor değil. Kendini bırakıyor dalgınlığa yine. Caddenin akşamüzeri kalabalığı arasında, artık batmaya iyice niyetlenmiş güneşi ardına almış ve üstüne dinginlik örtülmül duygularını yok sayarak sanki, uzaklaşır gibi ağır ağır yaklaşarak kendine, yürüyor Ayten. Dalgınlıklardan dalgınlıklara kapılarak ve "hiç yok" olandan bir mutluluk yaratarak.. başaramayıp adımdan adıma çoğaltarak mutsuzluğunu, koyulaştırarak..ve ağırlaştırarak, yürüyor. Sanki nereye gittiğini bilmiyor mu?
101 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.