Herkesin eline birer cankurtaran yeleği verip giymelerini söyleyerek botlara atladılar ve gecenin karanlığında Ege’nin soğuk sularında arka arkaya yol almaya başladılar.
İnsanlar üst üste istiflenmişlerdi. Çocuk, kadın erkek, hepsi sıkışık bir durumda botlarda durmaya çalışıyorlardı. İkinci ve üçüncü botta hamile kadınlar da vardı.
Hasan ve arkadaşları aynı bota binmişler, bundan dolayı da yüzlerinde acı bir memnuniyet okunuyordu. Botlar karanlık sularda ilerlemeye başlamışlardı. Başlangıçta denizin sakin olması botların fazla yalpalamadan yol alması, göçmenleri biraz olsun rahatlatmıştı. Herkes yolculuğun böyle gitmesini umut ediyordu. Ama bulutlar hiç de böyle gideceğini söylemiyordu ve çok sürmeden rüzgâr kendisini göstermeye ve botları bir o tarafa bir bu tarafa sallamaya başladı. Üst üste yığın şeklinde duran insanlar botun yalpalanmasıyla sulara batıp çıkıyorlardı. Rüzgâr yavaşlar gibi olduğunda yolcular derin bir iç çekip rahatlar gibi oluyorlar, fakat bu durum sadece bir iki dakika sürüyordu. Daha sonra dalgalar botları sarsmaya yine devam ediyordu. Herkes birbirinin yüzüne korkuyla bakıyor, botun her sarsılışında ölümün olanca soğukluğunu hissediyorlardı.