Herkese merhaba,
Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bazı şeyler hiç değişmez değil mi? Bu Fransız Klasiği'nin de tam olarak ortaya koyduğu buydu. Filler tepişir çimler ezilirdi peki ya bir çim buna isyan ederse ne mi olurdu? Ortaya Georges Duroy karakteri çıkardı. Yükselmek için kaç kişinin üstüne basardınız, ne kadar alçakça davranırdınız peki ya kadınları kullanmak? En dibini görmek istiyorsanız bu kitabı okumalısınız...
Yazıldığı dönemin Fransa'sının diplomatik ilişkilerin, gazetelerin bu çalkantılar arasındaki yeri, Cezayir ve Tunus'u sömürge haline getirirken işi öncesinde kestirenlerin nasıl vurgunlar yaptığını bu sistemin güzel bir panoramasını çiziyor Maupassant. Peki ya kadınlar o dönemlerde bunca kargaşanın içerisinde nerede yer alıyordu? Bunu da ince ince hatlarla örüyor yazar.
Çok kızdığım yerler olsa da, insanların duygularına yenik düştüğünde kendilerini hangi konumlara soktuklarını gördükçe mantıklı bir insan olmanın önemini tokat gibi çarpıyor bu kitap insanın suratına.
""Güçlü görünmek zor değil, dert etme; meselenin özü cehaletini ele vermemektir. Lafı çevirir, ustaca zorluğu bertaraf eder, engelin çevresinden dolaşır ve bir sözlük yardımıyla başkalarının ağzını kapatırsın. İnsanların hepsi kaz gibi budala, sazan gibi cahildir."
"Dini, her kapıyı açan bir maymuncuk gibi kendi çıkarlarına alet etmeyi alışkanlık haline getirenler, onu güzel havalarda gezinirken yorulunca dayanmak için bir baston, güneşli havalarda bir parasol, yağmurda bir şemsiye gibi kullanır, ama evde işe yaramadığı için kapının arkasında bırakırlar."
Keyifli okumalar dilerim.