İşte güzel evlatçığım, senin ayine-i Samed olan kalbin de bu ayna gibi çizilmiş hoyrat ellerce, çirkin davranışlarla.
İnsanı yorar bunlar, ama unutma ki, her bir çizikle, hayatımızdaki her bir zorlukla, aczimizi anlarız.
"Rabbim, nasıl kıştan sonra baharı verirsin. Benim de kışımı bahara döndür. Üşümemi Sana dönmeme, Senin rahmetinden ümit etme sıcaklığına çevir. İçim ısınsın ümidinle. Dünyam aydınlansın rahmetinle. Ben Senin rahmetinin ve katından göndereceğin hayrın fakiriyim. Üşümem o yüzden. Fakirliğimi zenginliğe çevir. Musibetimi rahmete kalb et. Sen ki kalpleri evirip çevirirsin. Kalbimi Sana çevir. Kalbimi ve aklımı nurunla ihya eyle, tenvir et, irşad et, hidayet et. Senden başka sığınacak, sığınıp ısınacak kimsesi olmayan kuluna merhamet et."
Unutulmak istemiyorum. Yok olup gitmek istemiyorum. Kendisi de unutulmaya mahkûm olan insan hatırlayabilir mi beni? Kendisi de toprağa karılmaya nişanlı olan insan kurtarabilir mi beni unutulmaktan?
"İşte nehrimiz.
Ömrümüz.
Akıp gitmekte sel gibi.
Sessiz.
İçinde bizi de götürmekte.
Sınanıyoruz ömürle
Belli ki bu yakasında kalamayacağız.
Bizden öncekiler kalamamış ki."
O ebedi dirinin öldüğünü kim söyledi?
O ümit şemsinin öldüğünü kim söyledi?
O şemsin düşmanı damın üstüne geldi de
iki gözünü yumdu şems öldü' dedi.
Mevlana