kitap, devedikeni metaforuyla başlıyor. kırlarda görkemli çiçekleriyle dikkat çeken bu bitki, göründüğünden çok daha sağlam. onu köklerinden koparmak isteyenler, dikenleriyle de baş etmek zorunda... bu direnç karşısında, eller daha bir hırsla kavrıyor bitkiyi. ve sonunda devedikeni toprağından sökülüp çıkartılıyor. ama artık hazin bir görünümü var. kır çiçeklerinden oluşan bukete yakışmayacak kadar hantal. toprağında durduğu gibi durmuyor. devedikeni ait olduğu yerde değil. boşu boşuna kopartılıp atılmış. görenlerin vicdanını sızlatıyor...
hacı murat ve şeyh şamil'in bazen ruslarla, bazen birbirleriyle olan mücadelesini anlatıyor tolstoy. okuru hakem yapıp, yalnızca anlatıyor. yazarın gözünden bir 'haklı' bulmak güç.
ve kitap, yine bir devedikeninin sökülüp atılmasıyla sonlanıyor. devedikeni ya da başı gövdesinden ayrı biçilmiş, dağlı bir yiğit.