Pek çokları, 1000 yılında dünyanın sona ereceğine inanmaya başladı. Geceler boyu karanlıkta oturup, kendilerini hesap vermeye çağıran boru sesini duymayı beklediler. Ama güneş yeniden doğdu ve dünya değişmedi.
Türklerin taktikleri, türk okçularının gücüyle ve ölüme, bayrama gider gibi koşan müslüman savaşçıların gazabıyla ilk kez karşılaşan haçlıları şaşkına çevirdi.
Haçlı ruhu Avrupada yeniden canlandığında, Papa lll. Innocent'in dini başkanlık makamında bulunduğu 1212 yılıydı.
Bu ruh, Vendome topraklarının çoban halkı arasında alevlendi. Etienne adlı bir çocuk, elinde bir haç olduğu halde St.Denis yolunda yürümeye başladı ve pek çokları onu izlediler. Hepsi yalnızca çocuktu ve nereye gittiklerini bilmiyorlardı... Ellerinde tahtadan haçlar vardı. İnsanlar, onlara nereye gittiklerini sorduklarında, "Tanrı'ya" cevabını veriyorlardı.
...Renanya'da, çocuklar, bohçaları ve ellerinde mumlarla kalabalığa katıldılar. Orada burada gençler ve yaşlılar da çocukların arasına karıştı. Köylerden geçerken şarkılar söylüyorlardı.
"Denizi aşmalıyız," diyorlardı "ve Kutsal Topraklar'ı bulmalıyız."
Sesleri ormanlarda çınladı, dağ yollarını doldurdular. Karşılaştıkları köylüler merakla onları inceledi ve onlara yemek verdi. Ellerinde haçlar, dudaklarından ilahiler dökülerek deniz kıyısındaki şehirlere ilerlediler.
Marsilya rıhtımına ve Ceneviz'in sarp yollarına ulaştılar. Ama aralarında ve arkalarında köle arayan, kızları kaçıran iki ayaklı köpekler vardı.
Brindisi'de piskopos gemiye binmelerine izin vermedi. Başka yerlerde, bazıları onlara gemilerini açtılar. Bunlar köle tacirlerinin gemileriydi...