Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hadis Usulü ve Tarihi

İbrahim Canan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Gayet açık ve önemli.
Bir gün İmam Malik mescidden dönüyordu. Elimi tutmuş bir halde iken, Mürcie fırkasına mensup Ebu'l Cüveyriyye denilen bir adam İmam'a yetişti ve aralarında şu konuşma geçti: - Ey Mâlik, beni dinle, sana delil getirip görüşümü açıklayacağım, bir şey diyeceğim. Ya beni mağlub edersen? Benim dediğimi kabul edersin. - Şâyet ben seni mağlub edersem? - O zaman ben senin görüşünü kabul ederim. - Eğer biri gelir de, onunla konuşursak, o da ikimizi mağlub ederse? Onun görüşünü kabul ederiz. Allah, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'ı tek bir din ile göndermiştir. Görüyorum ki sen, daldan dala atlıyorsun Ömer İbnu Abdilaziz: "Kim dinini münakaşalara hedef yaparsa çok sık görüş değiştirir" demiştir
Reklam
Allah resülünden muaz ibnu cebel’e taziye mektubu
"Bismillahirrahmanirrahîm, "Allah'ın elçisi Muhammed'den Muâz İbnu Cebel'e. "Sana selâm olsun. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a olan hamdimi ifâde ederim. "Emmâ ba'd: Allah ecrini büyük kılsın, sana sabır ilham etsin. Bize de, sana da, şükretmeyi nasîb etsin. Şurası muhakkak ki, nefislerimiz, mallarımız, ehlimiz, Allah'ın hoş mevhîbeleri ve geri almak üzere emânet bıraktığı âriyetleridir. Onlardan belli bir müddet istifade edersin. Önceden belirlenen vakit gelince elinden alınırlar. Ayrıca şunu da bil: Allah verince şükretmemizi, alınca da sabretmemizi farz kıldı. Oğlun da Allah'ın tatlı bir mevhîbesi, geri almak üzere emânet ettiği bir âriyeti idi. Seni neş'e ve sürûr içinde bir onunla nimetlendirdi. Büyük bir ecir mukaabilinde de senden geri aldı. Şöyle ki: Mükafatını umarak sabrettiğin takdirde, Allah'ın mağfireti, rahmet ve hidâyeti seninledir. "Öyleyse ey Muâz! Üzerinde iki sıfatı cem etme. Dövünüp yakınmaların sabrını yok ederse, kaybettiklerine pişman olursun. Sana gelen musîbetin sevabını almaya gayret edersen, Rabbine itaat etmiş olur ve buna mukaabil vaâdettiği mükâfaatın haklı tâlibi olursun. Bilirsin ki O'na musîbet ulaşmaz. Şunu da bil ki, dövünüp yakınmalar boşadır, öleni geri getirmez, üzüntüyü defetmez. Mükâfaatının güzel olmasına çalış. Vâdedilen ecrin tâlibi ol ki başına gelen musîbet(ten elde edeceğin ecrin tesellisi) üzüntünü kaldırsın, hiç yokmuş gibi olsun. Kaderde olan değişmez. Vesselâm".
Dinimizin iki ana kaynağı vardır: Kur'ân ve Sünnet. Kur'ân lafzı ve mânasıyla âlemlerin Rabbi ve yaratıcısı, terbiye ve idare edicisi olan Cenâb-ı Hakk'ın kelâmıdır, İslâm Dinî'nin Kanun-i Esasisi yani Anayasası'dır. Bir mü'minin hayat rehberidir. Dünya ve âhiretimizi ilgilendiren, maddî ve mânevî hayatımıza giren her meseleye onda yer verilmiş, en güzel istikamet gösterilmiştir: "(Ey Muhammed) Sana her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kur'ân'ı indirdik." (en-Nahl, 16/89); "Kitap'ta Biz, hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (el-En'âm, 6/38).
Hem laik hem müslim olamazsın. La’ nın başladığı yer
Hadîs günümüzde, İslâm'a musallat olan bir başka cereyanın da en mühim engelidir: İslâmiyet'i beşerîleştirme, laisize etme cereyanı. Dünyada İslâmiyet'le doktriner mânadaki laisizmden, birbirine daha zıt iki şey düşünülemez. Tıpkı gece ile gündüz, ak ile kara gibi. İslâm, vahye müstenid ilâhî değerler manzumesi, laisizm beşerî hükümler sistemi. Birinin kaynağı vahy, diğerininki insan düşüncesi.
"Dinin elden gidişi sünnetin terkiyle başlar. Bir halat, iplik iplik ortadan kalktığı gibi, din de sünnetlerin birer birer terkiyle ortadan kalkar".
Reklam
İlimde kesinlik (yakîn) derecelidir. İslâm âlimleri, bizzat ayet ve hadislere dayanarak kesin ilmin üç mertebe üzere olduğunu belirtirler: 1- İlme'l yakin: Uzakta bir duman görünce orada ateşin varlığına hükmederiz. Zira dumanın ateşten çıktığı hususunda şaşmaz ilmimiz (yakin) var. 2- Ayne'l-yakin: Gözle görerek elde ettiğimiz ilim. Bu, ilmi yakin' den daha üstündür. Dumanın çıktığı ye re varip, ateşi bizzat görmemiz, burada ateş var, görüyorum dememiz gibi. 3- Hakka'l-yakin: İlmin en üstün derecesidir. O hakikati bizzat idraktır. Dumanın çıktığı yerde ateşe elimizi vurarak, yakarak onun ateş olduğunu idrakimiz gibi. Şu halde Hz. İbrahim örneğinde, gaybi hakikatlere imanımızın üst mertebelere çıkmasını istemek meşru olduğu gibi(bakara260), Hz. Ömer örneğinde de hadise, haber-i vâhite itminanımızın artmasını istemek bu maksadla araştırma yapmak meşrudur, hakkımızdır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.