Gecekondulardan fabrikalara yürüyorlardı. Apartmanların arkasındaki fabrikalara, atelyelere ve sonra evlere, pazarlara, dairelere, okullara... Bunlar hızlı yürüyüşlerdi, açıktı, belliydi,
görülüyordu. Apartmanların alt katlarında, bodrumlarda oturanlarsa gizli bir yürüyüşü, adım adım, belki daha yavaş, daha belirsiz sürdürüyorlardı. Bunlar çevrelerine yayılıyorlardı yürümeden. Bakkal dükkanları açıyorlardı, manav dükkanları açıyorlardı. Pideci, ciğerci, kasap ve yine bakkal, manav oluyorlardı. Çocukları da kendi yanlarında bakkal çırağı, manav çırağı oluyordu. Ev ev dolaşıp ekmek dağıtmak, istenilenleri bir deftere yazmak, onları getirmek, bahşiş almak, pencerelerden << bakkal, manav…>> diye seslenen kadınların istedikleri şeyi götürmek, mümkün olduğu kadar pahalı satmak, eksik satmak, kötü satmak ve zengin olmak, varlıklı ve sermayeli olmak, kat almak, daire almak, sonra bir dükkan daha almak, bir ev daha almak, bir dükkan daha, bir dükkan daha. . . Ne olursa olsun bahsis almak, ne olursa olsun birkaç kuruş fazla almak, ne olursa olsun bazan yumşaklıkla, sürünerek bazan, zorla, yapışarak, ağlayıp sızlıyarak, gülüp oynıyarak, daha çok almak...