Felsefenin amacı, akıl ve bilgi yoluyla evreni ve insanın evrendeki yerini açıklamak iken, tasavvufun amacı ilahi aşk yoluyla, sezgiyle, Tanrı'ya ulaşmaktır.
Fazla şey isteme ve kimseden daha fazla olma!
Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma.
Eğer fenalık görmek istemiyorsan,
kötüleyici, kötülük öğretici, kötü düşünceli olma!
Eğer sen karşındakinde bir ayıp görüyorsan, gördüğün o ayıp sende bulunan ayıbın aksinden başka bir şey değildir. Önce sen kendini o ayıptan arındırmalısın. Kötülük, kin, kıskançlık, hırs, merhametsizlik, büyüklenme gibi bütün kötü huylar sende olduğu zaman incinmiyorsun da, aynı şeyi başkasında gördüğünde neden ürküp inciniyorsun. Oysa sen ondan incinip ürktüğün zaman, o da senden ürküp inciniyor. Sen onda ne görürsen, o da sende aynı şeyi görüyor. Bir fili sulamak için çeşme başına götürseler, kendi aksini suda görüp ürker. Ürktüğü kendisidir, oysa o başkasını görüp ürktüğünü sanır.
İnsan ne tümüyle kötü, ne de tümüyle iyidir. Hepimize düşen şey, karşımızdakinin iyi yönlerini yüceltmektir ki, kötülüklerinden uzaklaşsın ve biz de ona baktığımızda, o aynada kendi güzelliğimizi görebilelim.
Gene gel, gene.
Ne olursan ol,
ister kafir ol, ister ateşe tap, ister puta,
ister yüz kere tövbe etmiş ol,
ister yüz kere bozmuş ol tövbeni.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;
nasılsan öyle gel.
Tanrı'ya ayna olma görevi göklere, yerlere ve dağlara değil de insana verilmiştir ama, insan gerçekten çok kötü ve cahildir, kendini "ucuza satmaktadır."