Hapishane Defterleri

Antonio Gramsci

Hapishane Defterleri Quotes

You can find Hapishane Defterleri quotes, Hapishane Defterleri book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
“İnsan nedir?”
Bu, felsefenin ilk ve başlıca sorunudur. Nasıl cevap vermeli buna? Bunun tanımını insanın kendisinde, yani her bireyde bulabiliriz. Ama doğru mudur bu? Her “birey”de her “birey”in ne olduğu bulunur. Fakat bizi ilgilendiren her insanın ne olduğu değil, her insanın, her an ne olmakta olduğudur...
Reklam
HUKUK ANLAYIŞI:
''Hukuk anlayışını her türlü doğaüstü ve mutlak tortudan; pratik olarak her türlü bağnazca ahlakçılıktan kurtarmak gerekir. Ama bence bu anlayış, Devlet ''cezalandırmaz'' (eğer bu terim insanca anlamıyla alınırsa) görüşünden değil, toplumsal düzendeki ''tehlikelerle'' mücadele eder anlayışından hareket edebilir. Aslında devlet, yeni bir tip ya da düzeyde uygarlık yaratma yolunda olması ölçüsünde bir ''eğitimci'' olarak anlaşılmalıdır.''
Sayfa 284Kitabı okudu
İnsan bir süreçtir ve kesin olarak kendi davranışlarının sürecidir. Üzerinde düşünürsek görürüz ki: İnsan nedir? sorusu, "soyut" ve "nesnel" bir soru değildir. Bu soru, kendi üstümüzde ve başkaları üstünde düşünmemizden, düşüncemizle bilmek istediğimizden, gördüğümüzden, ne olduğumuzu, ne olabileceğimizi düşünmemizden, gerçekten bazı sınırlar içinde "kendi kendimizin", yaşamımızın, kaderimizin yapıcısı olup olmadığımızı araştırmamızdan doğmuştur.
İlerlemenin demokratik bir ideoloji olduğu su götürmez; çağdaş anayasal devletler buna dayanarak kuruldu.
Birey, dünya görüşüyle daima belirli bir toplumsal kümeye, özellikle aynı düşünce ve eylem biçimini paylaşan kişilerden oluşan kümeye bağlıdır. İnsan, her zaman herkesin gittiği yolda düşünür ve gider, daima yığın adamı ya da toplum adamıdır.
Reklam
İnsanın kendi dünya görüşünü eleştirmesi; bunu yamalı bohçalıktan çıkararak bütünleştirmesi, dünyadaki en ileri düşünüşün varmış olduğu doruğa yükseltmesi demektir.
Dil, aynı zamanda kültür ve felsefe (hatta kamusal düşünüş düzeyinde bile)anlamına da gelmektedir; bundan ötürü de "dil" olgusu, gerçekte az çok organik olan, bütünleşmiş ve birbirine bağlı birçok olguların tümüdür: Giderek, denebilir ki, her konuşan varlığın, kendisine özgü bir dili, yani kendisine özgü bir düşünce biçimi ve duyusu vardır.
Gerçekten iradenin güçlü bir eyleminin “olayların gücüne” doğrudan doğruya etki yaptığı görülür.
Eğer, her felsefenin, bir toplumun ifadesi olduğu doğru ise, toplumun üzerine tepki yapmalı, olumlu ya da olumsuz bazı sonuçlar meydana getirmelidir.
Reklam
Göçebelerin toprağa yerleşmesine yol açan, buğday ekiminin düzenli olarak yapılması değil, tersine, göçebeliğe aykırı düşen koşulların meydana gelişidir; ki bu insanları düzenli buğday ekimine zorlamıştır.
"Felsefe" açısından Katolikliğin doyurucu olmayan yanı, her şeye rağmen, kötülüğün nedenini, insana, birey olarak insana yerleştirmiş olmasıdır; yani Katoliklik, insanı iyi belirlenmiş ve sınırları kesin olarak çizilmiş bir birey olarak düşünür. Bu zamana kadar gelmiş geçmiş filozofların hepsi, denebilir ki, Katolikliğin bu tutumunu benimsemiş olarak görünmektedirler. Yani insanı, bireyin bireyselliği ile sınırlı olarak, zihni de bireysellik olarak düşünmüşlerdir, işte, insan kavramını bu noktada değiştirmek gerekir. İnsan, etkin bir ilişkiler dizisi olarak düşünülmelidir. Bu süreçte bireysellik en önemli yeri tutmakla birlikte, üzerinde durulması gereken tek unsur değildir.
İnsanların çoğu pratik olarak hareket ettikleri ölçüde filozoftur.
İnsanın varlığı düşünülmeden "düşünmek" diye bir şey olduğu düşünülemeyeceği gibi, genel olarak herhangi bir olayı ya da ilişkiyi ancak insanın var olması ölçüsünde düşünebiliriz.
Halktan bir kişi "duyar" ama anlamaz ya da bilmez her zaman; aydın kişi "bilir" ama anlamaz, hele "duymaz" her zaman. İki uçtan birinde bilgiçlik ve dar kafalılık, ötekinde de kör tutku ile bağnazlık görülür...
253 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.