Okuduğum şeyleri alegorik olarak yorumlamayı sevmem aslında çünkü alegori büyüyü öldürür. Ama Yuki'nin annesinin kanını içerken aldığı zevk ve annesinin ölümünü çok umursamayışı bende değişimin gücü alegorisini uyandırdı. Hayatımız boyunca sevemediğimiz ebeveynlerimiz ve onlarsız var olamayan varlığı algılayışımız. Güç ebeveynden çocuğa geçince bu sefer tiran çocuk oluyor. Yaşlanan anne-babasına yılgın bir hoşgörüyle (hihi) bakan yetişkinler gibi.
Sonda da değişen benliğin var olunan gerçekliğe uyması ya da yeni bir gerçeklik yaratması çelişkisi çok güzeldi. Gitmek mi kalmak mı? Hangisi daha mutlu eder insanı(vampiri)?