Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: 'İnsanlara, mescidlerindeki konuşmalarının dünya işleriyle ilgili olacağı bir zaman gelecektir ki siz onlarla oturmayınız. Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur' (Kurtûbi)
'Ey Ademoğlu senin sayfan önüne açılmıştır. Sana iki değerli melek vekil kılınmıştır. Biri sağında, diğeri solundadır. Sağında olan iyiliklerini kaydeder. Solunda olan kötülüklerini kaydeder. İstediğin gibi amel et, ister çok ister az. Nihayet öldüğünde senin sayfan dürülür ve boynuna sarılarak kabrine konulur. Nihayet kıyamet günü kitabın açık olarak çıkarılırsın. 'Oku kitabını. Bugün kendi hesabın için kendin sana yeter' denilir. Doğrusu Allah'ın, insanın kendi nefsinin hesabını kendine yüklemekle adil davrandığı muhakkaktır.
Ebu Hüreyre (r.a.): 'Ben Rasûlullah'ı (s.a.v.) şöyle
buyururken dinledim; 'Kıyamet gününde kulun kendisinden ilk hesaba çekileceği husus onun namazıdır. Eğer namazı düzgün çıkarsa kurtuluşa erer. Eğer bozuk çıkarsa hüsrana uğrar ve zarar eder
Hasan el-Basri şöyle demiştir: 'Ey Ademoğlu, senin söz ve amelin vardır. Ancak amelin sözünden daha evladır. Senin gizli ve aşikâr yanın vardır. Gizli yanın aşikâr yanından daha önemlidir.’
«Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!»
«Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!»
|İbrahim 40 41.|