" İlmek ilmek kendimi hikayenin en orta yerinde, hikayeyidi kalbimin en orta yerinde hissettiğim sonuna yaklaştıkça bitmesini istemediğim bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum , sonuna kendimi hiçbir şekilde hazır hissetmediğim , sonunun bir o kadar üzdüğü ve asla unutmayacağım bir kitap oldu benim için ...
kitap boyunca sürekli devam eden sorgulayıcılıktan ne kadar lezzet aldığımı anlatamam . Yurdum insanındaki "Tanrı" algısının ve çatışmasının bir ailede neler yaşattığını ailenin küçük çocuğunun gözü ile görmenin lezzetini. İnancın, tanrının, aşkın, ailenin, merhametin, mahremiyetin, hatta yer yer siyasetin güzelce sorgulanmasının tadı damağımda kalarak bitirdim kitabı. Öykü yarım kaldı gibi, bir ucu boşluğa düştü gibi hissettim ama, nihayetini nasıl tamamlayacağıma kendim karar verecek olmam güzel oldu. Okuduğum ilk kitabı ama asla son olmayacaği bir yazar keşfettim kendime ve bir tutam da utanç var bugüne kadar keşfetmememin verdiği... Hoşça kal Azur hoş çakal Peri .
Hoşça kal yalnızlığın kuyusunda debeleşen tüm ruhlara ve Hoşça kalın Azur gibi tüm değerli ve asla eşi benzeri bulunmayacak öğretmenlere , akademisyenlere ... "