Havva'nın Yedi Kızı

Bryan Sykes

Havva'nın Yedi Kızı Gönderileri

Havva'nın Yedi Kızı kitaplarını, Havva'nın Yedi Kızı sözleri ve alıntılarını, Havva'nın Yedi Kızı yazarlarını, Havva'nın Yedi Kızı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeryüzündeki insanların tümü için bir nineler şeceresi oluşturma hayalim nihayet gcrçekle­şiyordu. Klanlar birer birer tek bi r nineye, Afrika ve dünyanın tüm bölgelerin i n müşterek annesine bağlanıyordu. Böyle bir kadının gerçekten var olduğu, 1987 yılında yayımlanan mito­kondriyal DNA ve insanoğlunun evrimi konulu ilk bilimsel makalede tahmin edilmişti. Bu kadına derhal "Mitokondriyal Havva" adı verildi; hiç de Afrikalı bir kadın adına benzemi­yor gerçi. Mitokondriyal Havva dünyadaki altı milyar insanın tümünün ninesidir. Hepimiz ninelerimiz kanalıyla doğru­dan onun soyundan gelmekteyiz. Fakat, Ursula ve diğerleri zamanlarının tek kadını olmadığı gibi, Havva da çağının tek kadını değildir. 150 bin yıl öncesi için öngörülen insan nüfusu bir tahminden öteye gidemez; yaklaşık olarak 1000 veya 2000 kişi olabilir.
Tundranın güney şeridi büyük buzul devrinin sona erme­siyle gerilere çekildi. Av hayvanları bu değişiklikle birlikte içerilere gidince, insanlar da onları takip etti. Ursula, Xenia, Helena, Velda, Tara ve Katrine'in neslinden gelen insanlar Ku­zey Avrupa'nın düzlüklerine gidip yerleştiler. Onların arka­sından, ısınan havalarla birlikte ağaçlar büyümeye başladı ve bıraktıkları alanları, kışın yaprak döken sık ormanlar; tepeler ve dağları da çam ağaçları kapladı. Tundra kadar verimli ol­masa da, insanlar buralarda yerleşmeye devam ettiler. Bu in­sanlar, av hayvanlarının azalması karşısında, yiyecek olarak daha çok su ürünlerine, balık ve kabuklu hayvanlara yönel­diler.
Reklam
Kemik­lerindeki hastalık izlerine bakıldığında, avcı-toplayıcı insan­ların ilk çiftçilerden çok daha sağlıklı olduğu görülür. Bundan da öte, insanların avlanmaktan tamamen vazgeçtiği ve bes­lenmek için yalnız birkaç çeşit tahıl ve hayvana dayandığı bu devirlerde, tahıl ve hayvanların susuzluk veya hastalık sonu­cu zarar görmesi ile insanlar da açlıkla karşı karşıya kaldılar. Fakat, her şeye rağmen nüfus artmaya devam etti. Çiftçiliğin yayılmasını kimse önleyemezdi. Önünün kesilmesi mümkün olmayan tarım ekonomisi, Jasmine'in zamanından 1000 yıl sonra, Anadolu yoluyla Ege Denizi'ni aşmış ve Yunanistan'ın kuzeyinde Tesalya düzlüklerine ulaştı. Bölgede, bu tarihlerde yaşamış avcı-toplayıcı insanlara ait arkeolajik kalıntıların çok az olması, Avrupa'nın bu bölgelerinde o zamanlar fazla insan yaşamadığının bir işareti olabilir.
Buzullar eridi av zordu ve...
Jasmine, buğday hasada hazır olduğunda oturup tarlasına bakarken, kendisinin ve ona benzeyen diğer insanların, dün­yanın gidişatını değiştirecek bir devrim başlattığının farkın­da değildi elbet. Ondan sonra gelen birkaç nesil içinde o böl­gedeki köylerin hepsi avcılığı ve toplayıcılığı bırakarak, keçi, koyun, büyükbaş hayvan ve tahıl yetiştirmeye başladı. Seçi­ci yetiştirme sonucu, bitki ve hayvanlar kısa sürede yabani durumlarından kurtulup insanlara yararlı olacak hale geldi. Koyunların yünleri uzadı ve bundan giyecek yapılınaya baş­ landı. Keçilerin sütlerinden düzenli olarak yararlanılmaya ve artık yabani olmayan ineklerin de et ve süt kaynağı veya yük taşıyıcısı olarak kullanılmasına başlandı.
Jasmine'in erkeği iyi bir avcı değildi.
Sayfa 283Kitabı okudu
Jasmine genom
Jasmine'in köyü bugün Suriye'ye ait olan bölgede, Fırat Nehri'ne yaklaşık bir buçuk kilometre uzaklıktaydı. Fırat Nehri, kuzeyde Anadolu dağ­larından gelen yağmur ve erimiş karları geniş ve yeşil düz­lüklerden geçerek buraya taşımakta ve Basra Körfezi'ne kadar uzanan güzergahta Dicle ile birleşmekteydi. Büyük buzul devri sona ermişti. Buz tepeleri ve buzullar, son 4000 yıl boyunca küresel sıcaklıklar yükselip günümüz­ deki rakamlara yaklaştıkça erimişti. Buzullarda depolanan su artık okyanuslara dökülmektc ve dünyanın her yerin­de deniz seviyesini yükseltmekteydi. Deniz suyu, Hurmuz Bağazı'ndan iç bölgelere girmiş, Arabistan ve İran arasındnki alçak düzlükleri kaplayarak Basra Körfezi'ni oluşturmuştu. Adriyatik Denizi, kıyıyı giderek kuzeye doğru itmiş ve gü­nümüzdeki Venedik deltasına ulaşmıştı. Diğer taraftan, deniz suları Boğaz'dan geçerek Karadeniz'e boşalmıştı. Sular şimdi­ki Kuzey Denizi, İrlanda Denizi ve Manş Denizi'ne döküldük­çe, İngiltere ve İrlanda, Avrupa kıtasıyla ve birbirleriyle olan bağlantılarını kaybetmeye başlamıştı. Dünyanın diğer tara­fında, Sahulland adı altında birleşik olan Avustralya ve Yeni Cine, Torres Bağazı'nın sularla kaplanması sonucu birbirlerin­ den ayrılmıştı. Sundaland'ın bir zamanlar Malezya, Sumatra, Java ve Borneo'yu birbirine bağlayan düzlükleri, artık deniz sularının altında kalmıştı. Asya ve Amerika kıtalarını birbiri­ne bağlayan kara köprüsü, sonunda Sering Bağazı'nın soğuk sularının altına çökmüştü.
Reklam
181 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.