Fatma Aliye Hanım'ın ortak kaleme aldıkları bu kolektif roman bir kadın ve erkeğin ilişkisi üzerinden kurgulanmıştır. Kadın karakterimizin ismi Vedat, Erkeğin ise Vefa.
Burada eseri ilgi çekici ve farklı kılan ise aslında üç kısımdan oluşması. Birinci kısımda Vedat Hanım'ın Vefa Bey'le arasında geçen olayları,
Ah o şairler, sap yiyip saman savurmak nev'inden tatlı, güzel sözleriyle ne kadar biçarelerin harabına sebep olurlar. İnsan kısmı bu dünyada şair olmak için yaratılmamıştır. Filozof olarak yaşamak için yaratılmıştır.
İster ki kocasıyla kable'l-izdivaç¹ veyahut akib-i izdivaçta² olduğu gibi daimî bir naz u niyaz, daimi bir muaşaka(karşılıklı aşk) hâlinde devam eylesin, bu ise kabil midir, tabiî midir? Kocasının en mazur olduğu vezaifiyle kesret-i iştigali(çok uğraşma) bile kadın nazarında kayıtsızlığa hamlolunmaya başlar. Edna(Küçük) şüpheler kendisini kıskandırır. Sadece kıskandırmak değil igzab(kızdırmak) bile eder. Ağlamaktan başka medar-ı tesliyet-i hatırı(gönlü teselli edecek araç) kalmazsa yine neyse ne! Fakat maazallah intikamlara kadar sevk eder ki bu yolda cani olan kadınların kâffesi isterik olduğuna tababet-i kanuniye(adli tıp) erbabı vâkıf olmuşlardır.
Bir kadın reddolunduğu adam hakkında buğz peyda edecektir. Mukteza-yı tabiat¹ budur.
Reddolunduğu hâlde yine gönlünü ayıramaması "normal" yani tabii bir hâl olmayıp "anormal" yani hilaf-ı âde² bir hâldir ki elbette isteri eseridir.