Yaşama mücâdelesi ve temel geçim derdi yüzünden alavereyi düşünüp taşınacak vakfı ve fırsatı olmaz. Bunalmaz. Bunalmanın asıl sebebi, emeksizliktir; kişinin üretmemesi yahut ürettiğine uzak kalmasıdır. İnsan, kendini ürettiğinde bulur. Onunla kimliğini inşâ eder. Üretmeyen yahut ürüne Irak kalan, özüne yabancılaşır.
“Hâlis insan, geçmişini duyup düşünen, aslını esâsını özleyen, bundan dolayı özlerini arayan, araştıran varlıktır. Şimdiburadaolmayan bir duruma, değere, olaya akıl yoran aşkın akıl varlığıdır.”
“[...] insan, ne görünür dirimsel varolanın ne de metafizik hakıkat âleminin tekelinde anlaşılmalıdır. Bizleri, haddızâtında, söz konusu iki ters uca sevkeden onun görünürdeki hayat tecrübesidir. Buna, güldürüsü ve ağlatısıyla, hayatın 𝑑𝑟𝑎𝑚𝑎sı denir.” *
Toplumunun içine doğan beşer yavrusu, gördüğü eğitim aracılığıyla yalınkat canlı olmaktan uzaklaşıp insanlaşır. İnsanlaşma, bir toplum-kültür-dil sürecidir. Maddi - dirimsel olandan farklı olarak toplum-kültür-dil süreci manevidir.
Üstüne üstlük Immanuel Kant'ın da Aydınlanma üstüne kaleme aldıklarını okuyunca Don Nepomuceno Carlos de Cárdenas'ın , kölelikten sıtkı sıyrılır , nefret eder , tiksinir , sonuçta hürriyet âşığı kesilip tekmil kölelerini azat kılmağı kararlaştırır . İşte şu yeni beliren kanâatı , kölelerinin kulağına gider . Neye uğradıklarını şaşıran