"DNA dağarını gittikçe artan nükleer araçlarla tehdit ediyoruz; suyumuzu, besinimizi ve havayı tehlikeli bir sayıya ulaşan endüstriyel kimyasal maddelerle zehirleyip kirletiyoruz; Bütün yaratıkları güneşten gelen öldürücü radyasyondan koruyan ozon tabakasını bozuyoruz; doğum kontrolü olduğu halde, yeryüzünün besleyebileceğinden daha fazla çocuk yapıyoruz. Öyle görülüyor ki insanlar, ulaşılabilecek en yüksek mutluluğu ve en derin ızdırabı elde etmek için kendi kendileriyle yarışıyorlar. "
Değişime ve doğal seçilimin, insan varlığını açıklamak için "yeterli" olduğunu söyleyerek bitiriyoruz. Bilim her zaman yeterli ve basit açıklamaları sever.
Yalnız bir şeyden emin olabiliriz, iki veya üç milyar yıl önce yaşayıp geleceği görmeye çalışsaydık, herhalde olacakları önceden bilemezdik; kimse, insanları veya diğer canlı türlerini gözünün önüne getiremezdi. Neden? Çünkü evrimde her adım raslantıya dayanan bir olaydır, bu nedenle önceden bilinemez. İnsanlar dahil bütün canlı yaratıklar, son derece raslantısal olayların ürünüdür. Denebilir ki insanlar olarak bugün kendimizi tanıdığımız biçimimiz, son derece ender bir raslantıdır! Başka bir deyişle evrim, aynı koşullarla aynı yeryüzünde yeniden başlasaydı insanların yeniden oluşmaları şansı, sonsuz küçüklükte olacaktı. Bu olgulara bağlı olarak ve aynı akıl yürütme temelinde, denebilir ki evrende bir yerlerde bize benzeyen yaratıkların var olması olasılığı çok küçüktür. Evrende yaşam olasılığı büyük ama bizimkine benzer bir yaşam olasılığı çok küçük.