“İnsanlar, bir şeye dayanmadan yaşama gücünü bulamıyorlar. Bu yüzden çoğu zaman anlamsız şeylere sarılıyor, güveniyorlar. Asıl sarılmaları ve güvenmeleri gereken, belki de tek duygunun sevgi olduğunu anlamamakta ısrar ediyorlar.”
YOLUN AÇIK OLSUN
Budist rahipler, artık yetiştiğini düşündükleri bir öğrencilerini, yola çıkmadan önce çağırdılar. Başrahip öğrenciye tek bir soru sordu: “20 yıldır buradasın, neler öğrendin?”
“Yedi gerçek öğrendim” dedi öğrenci.
“Say” dedi başrahip, birincisi...
“Dostluklar ikiye ayrılır, kalıcı dostluklar ve geçici dostluklar. Hayatta bir zorluk
Hayata bakarken ne gördüğümüz değil, neyi görmek istediğimiz önemlidir. Mevsimler geçer günler akıp giderken, son baharda dökülen sararmış yapraklara bakarak gelecek baharı hayal eden ve o havayı içine çekip yaşayan insan mutluluğu bilendir...
GARiP BALIKçi
Bir gün bir balıkçı av malzemelerini ve balık sepetini alarak oltayla balık tutmaya gitmiş.
Gittiği yerde bol şans dilediği diğer balıkçılar hiç balık yakalayamamışlar. Adam, “Ya nasip!” diyerek, oltasını atmış. Kısa bir süre sonra oltasına büyük bir balık gelmiş ama, adam balığı iğneden kurtarmış ve kendi kendine “Olmadı!” diyerek, balığı nehire bırakmış. Kısa bir süre sonra ondan daha büyük bir balık yakalamış ama yine “Olmadı!” diyerek, balığı suya bırakmış. Çevresindeki kişilerin şaşkın ve alaycı bakışları arasında küçük bir balık daha yakalamış. Çevresindekiler, “Büyükleri beğenmediğine göre bunu hiç tutmaz, hemen suya atar,” diye düşünmüşler. Oysa adam balığı iğneden kurtardıktan sonra “Oh be!”diyerek, balığı sepetine atmış. Adamın bu garip tavırlarına şaşıran oradaki balıkçılardan bir tanesi dayanamamış ve sormuş “Arkadaş; büyük balıkları suya geri atıyorsun ama küçük balığı sevinçle sepetine atıyorsun. Bunun anlamı nedir?”Adam tebessümle cevaplamış: “Evet, balıklar büyük ama benim sepetim küçük ben sepetime uygun balıkları yakalamalıyım.”
VADİNİN EN ZENGİN İNSANI
Bir zamanlar uzak ülkelerden birisinde, verimli toprakların bulunduğu bir vadide Şeka adında kibirli bir adam yaşardı. Uçsuz bucaksız topraklarında at sırtında gezip sahip olduklarıyla gururlanmayı seven, çok cimri bir adamdı bu. Bir gün yine atıyla gezerken Salih adında ortakçı bir köylüyle karşılaştı. Salih, büyük bir
ÖMÜRDEN SAYMAYIZ
Bir gün dervişin biri, bir köyün mezarlığı yanından geçerken bir şey dikkatini çekmiş. Mezarlıktaki bütün mezarların üzerindeki taşlarda ‘Beş yıl yaşadı’, ‘Üç yıl yaşadı’, “Sekiz yıl yaşadı” gibi yazılar görmüş.
Köye varmış. Köylüler dervişi köy odasında misafir etmiş. Yemek yenilip sohbet başlayınca derviş köyün ileri gelenlerine sormuş:
“Merak ettim. Köye gelirken mezarlıktan geçtim. Mezarlıkta bir şey dikkatimi çekti. Bütün mezar taşlarında üç yıl yaşadı, beş yıl yaşadı, sekiz yıl yaşadı gibi ifadeyle yazıyor. Oysa bu mezarların çoğu yıllar boyu yaşamış, ihtiyarlamış ve vefat etmiş insanlara ait. Niçin böyle yazılmış, bunun nedenini çok merak ettim,” demiş.
Köyün ileri gelenleri cevap vermişler:
“Biz ömrümüzü dostlarımızla, sevgiyle ve mutlulukla bir arada geçirdiğimiz zamanla değerlendiririz. Diğer zamanları ömürden saymayız!”