Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt)

Hece Dergisi

Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) Quotes

You can find Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) quotes, Hece Dergisi - Sayı 294-295-296 - Özel Sayı 42 (Haziran-Temmuz-Ağustos 2021) (2 Cilt) book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Parmakları ile gören ressam Eşref Armağan
- Peki renkleri nasıl ayırt ediyorsunuz? - Benim beynimde renk diye bir şey yok, öyle bir görüntü de yok. Fakat neyin ne renkte olduğunu sorarak ezberledim. Kullanmaya gelince, bütün boyalar benim için sıvı bir madde. Renkleri sıralarken yanımdakilere gösterip onların yönlendirmesiyle boyaları diziyorum. Diyelim ki en başa siyahı koyduruyorum
Sayfa 1315Kitabı okudu
Züleyha'nın hazırladığı sofra münasebetiyle, Hz. Yusuf'un güzelliğine duydukları hayranlık karşısında kadınların kendi ellerini kestikleri halde bunun farkına varmamaları hususu da fevkalâde dikkat çekici bir durumdur. Böyle bir şey bize, insan ruhunun ve bedeninin başka bir boyuta geçmesi veya daha anlaşılır bir ifade ile söylemek gerekirse ateşte yürüme, vücuda şiş saplama, Çanakkale Savaşında Seyit Onbaşı'nın 215 kiloluk mermiyi kaldırması gibi olağanüstü olaylarda görüldüğü üzere ruhun bedene galip gelmesi sayesinde acıların hissedilmemesi durumunu hatırlatmaktadır. Zira burada bütün dikkatler Yusuf'un güzelliğine öylesine yoğunlaşmıştır ki dış dünya, dışarıda kalmıştır. Burada güzellik duygusunun ve aşk acısının insan ruhu ve bedeni üzerindeki tesiri de böylece ortaya konulmuştur. Üstelik bıçağın ellerini kesmesine rağmen bunun farkına varmayan kimse Züleyha değil, Yusuf'u o zamana kadar hiç görmeyen ve ona belki uzaktan uzağa hayranlık duymaktan başka bir duygu beslemeyen şehirli kadınlardır. Züleyha'nın sahip olduğu derin aşk duygusu Yusuf'u hiç görmemiş kadınların yaşadığı bu muhteşem ruh coşkusu ve vücut acısı ile ifade edilmiştir.
Sayfa 1231 - Nusret ÇamKitabı okudu
Reklam
Gökyüzü çamur, yeryüzü su iken her şey sakinleşti. * İkisi de kendi hallerinde şimdi. Ne gökyüzü saf çamur, ne yeryüzü saf su. Herşey birbiri içinde, birbirinde birbiri ve Bir“. Nerede başladıysa orada bitiyor döngü. Tek farkla: Birbirine dönüşmüş olarak. Gökteki yerde. Yerdeki gökte. Varlık bütün döngüyü kat etti ve başladığı nokta döndü. İnsan Hakk'a ayna oldu, Varlık amacını yerine getirdi, oluş başlangıcına döndü. Titreyen bir durgunluğa...
Jean Baudrillard'ın düşüncesinin temel kavramlarından biri Gerçekliktir (=Gerçeklik İlkesi). Simülasyon Kuramına göre Modern toplumlarda gerçeklik: bireylerin her gün toplumsal, politik, kültürel ve ekonomik yaşam karşısında hissettikleri bir tür duygudur. Eskiden gerçeğe ait bir özellik olarak kabul edilen gerçeklik, günümüzde bir gerçeklik duygusuna dönüşmüş gibidir. Bu nesnelden çok öznel olarak nitelendirilebilecek bir duygudur. Belki de hiperrasyonelleştikleri söylenen toplumların içinde bulundukları bu aşamaya uygun düşen "duyguların sifir derecesi” türünden bir şey. Baudrillard'a göre, gerçeklik ilkesi, bir toplumun oldukça uzun bir sürede çalışıp, çabalayarak oluşturduğu, biçimlendirdiği ve kendisine neredeyse ahlaki kurallara boyun eğercesine boyun eğdiği bir ilkedir. Yazara göre son yüzyıllarda ortaya atıp, oluşturup gerçekleştirdikleri bu gerçeklik ilkesi 1960'lı yıllardan bu yana sahip olduğu o metafizik gücü yitirmeye başlamış gibidir. Bu arada adı geçen modern toplumlar , günümüzde sanal gerçeklik aşamasına ulaşmış görünmektedirler . (Sim. Kur. Üze. Not. ve Söy. /Hangi Evrende Simülakrlar Gerçeğin Yerini Alamadılar/s. 106-107, Adanır, O., Eylül, İzmir, 2017)
Sayfa 896 - Oğuz AdanırKitabı okudu
Bir atom (fizik) profesörü olan, aynı zamanda döneminin ebru ustalarının yakını olan, Merhum Prof. Ahmet Yüksel Özemre'ye göre: “Ebrü yapımı, insanın: I) Kâinattaki fiziki, kimyevi ve hayati hâdiselere, Âlem'deki hilkatin (yaratılışın) esrârını (sırlarını) ve edebini idrâk etmesi, “Hayatı olan/canlı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmayacaklar mı?” (K.K-Enbiya, 21/30) Sudan çıkan desenlerin tabiattaki benzerlikleri ebru yapanı dehşete düşürerek yaçadılışın esrarının şiddeti ile sarsıp acizliğinin farkına vararak yaratanının azameti karşısında O'na teslim olmasını sağlamaktadır. II) Nefsinin oyunlarını teşhis ve tespit edebilmesi, (benlik, gurur, kibir, gıybet, dedikodu, iftira, yalan - dolan, haset, kin, korku, endişe ve saire gibi duygularından arınmasına vesile olmaktadır.) III) Ezel Hükmü 'nün edebine riâyet edebilmesi (kadere iman) IV) Bu Âleme daha Rahmani (bütün varlıklara rızık veren, Allah'tan gelen, her hususta hayırlı olan) bir nazarla bakabilmesi için dâimâ bir mânevi eğitim aracı olarak telakki edilmiştir.
Sufiler Elest bezmi ile ilişkilendirerek şöyle bir izah getirmiştir. “Elestu biRabbikum?” şeklindeki ilâhi hitâbı keyfiyetsiz ve şekilsiz olarak dinlendikten sonra, o ilâhi hitâbı işitmenin zevki kalplerde yer tuttuğundan, Hazret-i Âdem'in yaratılmasından ve zürriyetinin dünyaya gelmesinden sonra, bu gizli sırlar, zuhûr eden halden dolayı bir nağme veya güzel bir kelime işittikçe, o eski ahitteki zevkli dinlemenin sebebiyle kalp uçacak hâle gelir. Bunlar sevgi ve aşkları ezelden beri Allah için ve Allah ile olan, irfan sahipleridir. (...) Bundan dolayı mûsikiîde saklı olan gizli sırları idrak eder ve hazlarını alırlar. Şüphesiz ki “Elest” hitâbını işitmiş olma sırrı, bütün canlıların tabiatında mevcuttur. Onun için her cins kendi tabiatına uygun bir şekilde semâ eder, semâdan kendi himmeti nispetinde hisse alır.” Bütün bunları birlikte düşündüğümüz zaman, zannederim mûsikînin insan için ne mânâya geldiği ve diğer sanatlarla kıyas edildiğinde nasıl bir sanat olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Yani özetle diyebiliriz ki bir âhene ilmi ve sanatı olarak mûsikî, varlığın âhenginin yansımasıdır.
Sayfa 1031 - Yalçın ÇetinkayaKitabı okudu
Reklam
82 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.