En Eski Hep Eve kitaplarını, en eski Hep Eve sözleri ve alıntılarını, en eski Hep Eve yazarlarını, en eski Hep Eve yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Okurken keyif aldığım, çoğu yerde durup düşündüğüm hoş öykülerdi. İnsan bazen oluyor durmak istiyor, sürekli akıp giden hayata bir mola vermek istiyor. Bazen uzaklara gitmek istiyor, evinden kaçmak istiyor. Peki nedir ev? Ev somut bir kavram olmaktan çok, içimizde taşıdığımız bir kavram mıdır? Nereye gidersek gidelim, ne kadar kaçarsak kaçalım hep en sonunda aynı yerde mi buluruz kendimizi? Aslında kaçmak istemiş miydik diye düşünür müyüz sonra da? Öyleymiş galiba. Öyle düşündürüyor kitap.
Hep EveHenrietta Rose İnnes · Yüz Yayınları · 201680 okunma
15 eve dönüş hikayesinden oluşuyor kitap.
Farklı karakterlerin seçimleri ve hayatlarının şekillenmesini anlatmış Güney Afrikalı yazar. Ve bunu yaparken sürpriz sonlara ve akıcı şiirsel bir anlatıma yer vermiş. Beni en çok etkileyen hikayeler;
"Hep Eve
Çalışma Sürüyor
Leopar Kapanı
Yanan Binalar " oldu.
Farklılık arıyorsanız mutlaka okumalısınız!
Hep EveHenrietta Rose İnnes · Yüz Yayınları · 201680 okunma
#okudumbitti #kitapyorumu Hep Eve, kahramanlarının sürekli kendi içlerine ya da yaşam alanlarına döndüklerini konu alan öykülerden oluşuyor. En çok Zehir isimli öyküyü sevdim ama temelde beni sarıp sarmalayan bir okuma süreci yaşamadım. Arka kapağına baktığım zaman uzun uzadıya yorumlar döktüreceğimi sanmıştım ama yanılmışım. Olmadı bu defa. Belki ileride yeniden karşılaşırız Rose-Innes
Hep EveHenrietta Rose İnnes · Yüz Yayınları · 201680 okunma
“Cumartesileri neredeyse kütüphanenin dışında gerçek bir dünya olduğunu, bu kitapların o dünyanın gölgesinden, yansımasından ibaret olduğunu unuttuğu anlar olurdu.”
“Küçük bir kızken hayran olduğu Kirstenbosch’un eğimli çayırlarına benziyorlardı. Bir kütük gibi tepeden aşağı yuvarlanırken annesiyle babasını bekletir, kolları ve bacakları kızarıp başı dönene dek durmak bilmezdi. Aynı şeyi daha sonra büyüyünce de denemiş ama çocuk gibi oyun oynayan bir öğrenci olarak tek hissettiği şey mide bulantısı olmuştu. Parklardaki salıncaklar için de aynı şey geçerliydi - çocuklukta salıncak keyif verir, büyüyüp belli bir yaşa gelince birdenbire mide bulandırıcı olurdu. Araba lastiğinden koltuklara sığmaz olduğunuzu da aynı yaşlarda fark ederdiniz. Serbest uçuş, baş dönmesi, delice heyecanlanmak... İnsan bunları istemekten ne zaman vazgeçerdi?”
"...bazen de,mutluluk içinde cam bir örtüden düşüyor,mücevherlerden bir bulut onu yakalamak için yükseliyordu.Bazı rüyaları da düştüğünde başlıyor,parçalanmış kristallerden bir yığının üzerinde,üstü başı cam kırıklarıyla kaplı oluyor."
İnsanlar hep dinginliğimle ilgili yorumlar yapar.Oysa çoğu zaman içimde sükûnet yoktur,hem de hiç,özellikle de geç akşam vakitlerinin kavurucu ışığı altındayken.