Hayata, sıradan bir mola.
Kitabı ilk elime aldığımda ve arka kapağında yazanları okuduğumda, özellikle öyküler için ‘müthiş, muhteşem’ yazılarını gördüğümde büyük bir beklenti ile kitabı okumaya başladım. Sonuç: Güzel öyküler ama beklentimin altında.
Yazarımız Henrietta Rose-Innes, arkeoloji ve biyoloji bölümlerini bitirdikten sonra yaratıcı yazarlık alanında yüksek lisans yapmış ve şu anda aynı alanda doktora çalışmalarını yürütüyor. İlginç bir yaşam doğrusu ama öykülerinde en etkili olan şey ise yazarımızın Güney Afrika’lı olması. Çünkü kitaptaki 15 öykünün birçoğunda mekan Cape Town şehri. Bu sebeple öykülerinde Güney Afrika’ya özgü göndermeler/incelikler ve motifler varsa fark etmemiz zor. Yazarımız aynı zamanda kitabın son öyküsü olan “Zehir” öyküsüyle HSCP/PEN Edebiyat ödülünü kazanmış. Evet bu öykü gerçekten güzeldi.
Peki yazarın öykücülüğü nasıl? Hayatın içinden rastgele bir kesiti alıyor, sıradan olayları, öykünün içine kişilik tahlillerini de serpiştirerek, siz devamında ne olacak diye düşünürken sıradan bir şekilde öyküyü bitiriveriyor. Bazı öyküleri ise bilim kurgu tadında. Bu benim sevdiğim/sevebildiğim bir tarz: Hayatta pek rastlamayacak olsak bile sizi başka bir yere götürecek kadar argüman barındıran, okuması kolay ancak ekstrem duygular hissettirmeyen öyküler. Kitabın beklentimin altında kalması ise kitabın arka kapağını ve bu kitabı Stefan Zweig’ın bir öyküsünü(Amok Koşucusu’ydu) okuduktan sonra okumam oldu.