Ve yine hikmet ehli insanların şu sözlerine kulak ver: “Dostunu ve düşmanını ne heybetli ne de aşırı tevazu göstermeden gülerek karşıla. Kibre kaçmadan vakarlı ol. Zelil olmayacak şekilde de mütevazı ol. Bütün işlerinde orta yolu tut.”- ifrat ve tefrite kaçmak yerilmiştir.
Kadı İbn-i Ma’rûf (r.h.) der ki:
Bir kere sakınırsan düşmanından
Bin kere sakın dostun olandan
Bazen dostunun hali değişir de
En âlâ zararı ondan görürsün...
Şeytanın seni “Hakkı ortaya çıkarmalısın. Bu konuda gevşeklik gösterme!” diyerek güzel sözler söylemesine kanmamaksın.. Çünkü şeytan, hayır yapmaya yöneltir gibi görünürken ahmak insanları şerre yöneltir. Şeytan karşısında gülünç duruma düşerek seninle alay etmesine müsaade etme.
Senin dediklerini kabul eden varsa hakkı açıklaman güzeldir. Bu gizlice nasihat ederek olur. Nasihatte, yumşak ve sevecen davranmak gerekir. Aksi takdirde insanların kusurlarını ortaya çıkarmaya dönüşür. Bunun da zararı faydasından kat kat fazladır.
O halde kendine “iyi” gözü ile bakıyorsan ne kadar anlayışsız ve bilgisizsin!.. Tabiiki nefsinin iyi olduğu hakkındaki zannında doğru isen Allah Teâlâ’ya şükret. Ve o halini, insanları kınayarak, kusurlarını tekrar tekrar söyleyerek bozma. Böyle yapmak kusurların en büyüğüdür.
Bütün gücünle diline sahip ol ki seni cehennemin dibine göndermesin. Hadiste: “Kişi, arkadaşlarını güldürmek için (birisini alaya alarak vb.)öyle bir söz söyler ki, o söz sebebiyle, atıldığı cehennem çukuru yetmiş yıllık mesafedir.”⁷