Belki gündüzle gece arasındaki o kısa ve alabildiğine sessiz ara idi bu;hani başımız biz beklemezken, ensemizden sarkar arkaya; hani her şey biz farkına varmaksızın biz kendilerini seyretmediğimiz için devinimden kesilir ve yitip gider; biz ise, eğilip bükülmüş vücütlarımızla tek başımıza kalakalırız. Ardından çevremize bakınır,artık hiçbir şey görmez havanın herhangi bir direncini de hissetmez ama içten içe anılarımıza tutunuruz.