Quotes

See All
Sonra her birleşme bir muamma, her kadın bir kurşun.
İnsanın bazen koyu kırmızıya ihtiyacı oluyor. Sanırım kendinden başka sevecek şeyi olmamış bu insanların. Halbuki insan kendi dışında seveceği, insan, hayvan, iş, uğraş bulursa kendine karşı sevgisinin bir kısmını onlara ayırarak sıkıntıdan kurtulabilir. Bu olmazsa kendini sevmekte sıkışır kalır. Neyse hep kırmızıya değil de, insanın bazen de soluk siyaha ihtiyacı olur. Hayat ilerledikçe yenilgiler, terslenmeler, başarısızlıklar hep siyahtır ve seni kendi gözünde düşürür. Sonunda kendini sevmenin tek koşulu olarak geride, insanların sana düşman olduğu, onca yeteneğine rağmen hakkını yiyerek önünü kestikleri gibi fantastik bir hezeyan kalır. Böylece siyahtaki koyuluğu azaltıp kendini sevmeye devam etmenin yolunu ararsın, ararsın aramasına da kimse sevdiği yatağını düzeltmek istemez, bu da soluk tarafındır. O ana kadar içinde bir şeyler çürümüştür, gitgide ciğerli bir armuda benzersin, işte bu yeni doğacak olana gübredir. Hafif hafif özgüvenin kıpırdar, bir yeniçeriliktir başlar, haksızlık yapan yapmayan herkese karşı için için bir öfke doymadan kalır. Yeryüzünden alacağı olduğunu düşünen kişinin kendine marazi sevgisi, başkasına karşı sadistik bir öfkeyle yer değiştirir. "Sevgi öfkeyle tamamlanmadıkça eksik bir duygu olarak kalır" derler ya, işte öyle. Kızgın yıldız, yağmurunu yitirmiş bulut, öfkeyle yanan ruh ve mutsuz bir kalp, çare yok yoksulluk vergisi gibi çekeceksin. Çok çekmiş az böyle insan görmedim. Yüzlerinin çizgileri ellerinin kemikleri gibi çıtır çıtırdı, biraz yüzümü assam hepsi kırılırdı..
Reklam
Nefrete dönüşmesin diye içindekiler affetmenin kıyısında dolaştım hep. Aslında ondan nefret edebilseydim başkalarının nefret etmekten de kurtulurdum elbet, nefret nefretin yerini alır çünkü kimse iki nefret birden taşınma. Nneyse ama kötü de olmadı affetlen yatışır, affeden doyar, birini affediyorsun içindeki tanrı coşuyor. Affederek sevgiyi koruyor nefrete dönmüyorsun.
Kıskanma başkasının fazlalığı kendimin azlığından gelir, acıma ise başkasının azlığı kendimin fazlalığından gelir, ne beriki ötekinden fazla ne beriki ötekinden azdır, ikisi de denk bir ruhsal ıstıraptır.
Sayfa 168Kitabı okudu
Bencil kalabalıklarda iliksiz kemik, damarsız yağ, arada şişman bir fazlalık gibiyim. Böyle anlarda kendime tapmak tek çıkar yol. Herkes sana sırtını döner, sen seni sevmekten vazgeçmeyerek kendine sığınırsın, görüyorsun sevginin yokluğunda bile sevgi var.
Tümden faydasızsan, kendin dahil kimseden bir şey beklemezsin. Tek hayal kırıklığın kalmaz, üzüntün olmadığı gibi heyecanında olmaz. Heyecan da çünkü beklentiden doğar. Ruhun dünyadan kurtulup, kendi okyanusu içinde kulaç atmadan yüzer. Tam bir sınırsızlık ve yaşamın boyunca kat ederek tüketemeyeceğin sonsuzluk. Faydasızlığına inanmanın kestirme yolu kendine yardım edememekle başlar. Kendine yardım edemeyince sana başkaları yardım etmeye yeltenir. O yardımları kabul et ama yardım isteme. Yardım istemek, yardıma erişmek faydası gösteriyorsun demektir, bu faydasızlık inancını kırar ve senin sınırlandırıp sonsuzluk duygunu söndürür. Faydasızlığın acemiliği uzun sürer hayatta, çünkü her şey fayda üzerine kurulu ondan kurtulmak zordur. Genellikle faydasızlığa en yakın insan zamanında öfkesine sahip çıkmış insandır. Öfke insanı her faydayı tepecek kadar ileri götüren tek araç olduğu için insanı faydasızlık vadisine sokacak yegane araçtır da. Üstelik bu insanın kendi aracıdır ve kullanması kolaydır. Sadece geldiğinde serbest bırakılması yeterlidir. "Öfkeyle kalkan zararla oturur" sözü faydasızlığa giden yolun neden öfkeden geçtiğini güzel anlatır. Neden hep faydanın peşinde koşayım ki benim zarara da uğramam gerekmiyor mu?
Reklam
Şu anda evrende karşılıksız hizmet veren tek müessese ölümdür. Henüz bilmiyoruz belki de evrende esas olan karşılıksız davranmaktır da yeryüzü bunun bir acayip istisnasıdır olamaz mı?
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.