Gölgeler'in Şark adlı şiirinde, "ne gördün şarkı çok gezdin?" diyorlar, sorusuna yanıt verirken Akif, orada, "yıkılmış iller ve köprüler, çökmüş kanallar, serilmiş yuvalar, yolcusuz yollar, buruşmuş yüzler, tersiz alınlar, işlemez kollar, düşünmez başlar, bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar, zorbalıklar, baskılar, alçalmalar, ikiyüzlülükler, türlü iğrenç tutkular, türlü hastalıklar, örümcek bağlamış tütmez ocaklar, yanmış ormanlar, ot basmış ocaklar, küflü harmanlar, ekinsiz tarlalar, cemaatsiz imamlar, gaza adıyla birbirini öldüren zavallı dindaşlar, ıpıssız yuvalar, kimsesiz köyler, çökük damlar, yarın düşüncesini bilmeyen akşamlar, mezarlar, öte dünyalar ve nihayet bunalmış üç yüz elli milyon can gördüğünü" söylemektedir. Gördüğü, şeyler onu, öylesine derinden etkilemiştir ki, "İlahi, gördüğüm âlem mi insaniyetin Mehdi? Bütün umrân-ı tarihin bu çöllerden mi yükseldi?" deyişleriyle sitem etmektedir. Onun Doğu'da gördüğü öz olarak kendi köklerine yabancılaşmış, hem maddi hem de manevi anlamda çökmüş bir uygarlıktır.