Şubat 2020

How It Works Türkiye - Sayı 16

How It Works Türkiye

Newest How It Works Türkiye - Sayı 16 Quotes

You can find Newest How It Works Türkiye - Sayı 16 quotes, newest How It Works Türkiye - Sayı 16 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Arkoloji
Arkoloji, insanların çevre üzerindeki etkisini sınırlayan, insanları kendi kendine yeten şehirlere yerleştirmeyi amaçlayan fütüristik bir girişim. Paolo Soleri, 1969 yılında İngilizce mimari (architecture) ve ekoloji (ecology) sözcüklerini birleştirerek arkoloji (archology) terimini türetti. Soleri, temel insan ihtiyaçlarını çevre dostu bir tasarımla karşılamaya odaklandı. Mevcut mimari anlayışa göre alçak binalarla dolu günümüz şehirlerinde yolculuk etmek için arabaya bağımlıyız. Soleri ise alanı daha verimli kullanmak için dev yapılar inşa etmeyi öneriyordu. Arkoloji tasarımlarının çoğunda binlerce insanı barındıran yüksek katlı binalar bulunuyor. Peki bu devasa habitatlar gezegene olumsuz etkimizi nasıl azaltacak? Arkolojilerde nüfus yoğunluğu fazla olduğundan, nispeten küçük bir alanda büyük miktarda enerji üretilmesi gerekecek. Soleri’nin ilk tasarımında beton kubbeler vardı. Bu kubbeler, Güneş en alçak noktada olduğunda ve kış aylarında bile Güneş’ten gelen ısı ve ışık enerjisini yakalayacak şekilde yerleştirilecekti. Ayrıca yaz aylarında da gölgelik görevi göreceklerdi.
Besici karıncalar
Hayvan yetiştiriciliğinin insanlara özgü bir iş olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bazı karınca türleri yaprak biti çiftlikleri kuruyor. Yaprak bitlerini bizim sağmal ineklerimiz gibi kullanıyor ve onlardan topladıkları salgıları içiyorlar. Yaprak bitleri bitkileri yerken yan ürün olarak yaprak özsuyu denilen şekerli bir sıvı üretiyor. Karıncalar bu sıvıyı çok seviyor. Bu sıvı karşılığında karıncalar yaprak bitlerini var güçleriyle savunuyor. Uğurböceği gibi yaprak biti avcılarının yumurtalarını yiyerek onların gelişmesini önlüyorlar. Bu anlaşma mutualistik sayılabilir ama karıncalar yaprak bitlerini kontrol altında tutmak için aşırı önlemlere de başvuruyor. Yaprak bitleri normalde kanatsız ama bir koloni çok küçülür veya kaynaklar azalırsa yaprak bitlerinin kanatları çıkıyor ve daha yeşil çayırlar aramaya gidiyorlar. Tabii önce karıncanın biri kanatlarını koparmazsa… Bilim insanları, karıncaların yaprak bitlerini kontrol altında tutmak için düzenli olarak onların kanatlarını kopardıklarını gözlemledi. Ayrıca karıncaların ayak izlerindeki bir kimyasal, yaprak bitleri üzerinde sakinleştirici etkiye sahip: Onların daha yavaş yürümelerini ve sıraya girmelerini sağlıyor.
Reklam
Isı transferi
Evrenimiz maddeden ve enerjiden oluşur. Sayısız parçacık sürekli hareket halindedir. Bu hareketi termometreyle ölçebiliriz. Sıcaklık bize ortalama kinetik enerjiyi (hareket enerjisini) gösterir. Parçacıklar ne kadar çok hareket ederse sıcaklık o kadar yüksek olur. Isı, bu enerjinin bir yerden başka bir yere aktarılmasıdır. Bir nesne size sıcak geliyorsa vücudunuza enerji aktarıyor demektir. Bu aktarım üç şekilde olabilir: iletim (kondüksiyon), taşınım (konveksiyon) ve ışınım (radyasyon). Isı aktarımını ve eskiden öne sürülmüş kuramların çoğunun yanlış olduğunu 1800’lü yıllarda anlamaya başladık.
Kuantum Bilgisayarı
Geleneksel bir bilgisayar tek bitler halinde çalışır: Bulduğu sonuçlar ya bir ya da sıfırdır. Yani aynı anda tek bir hesaplama yapabilir. Kuantum bilgisayarı ise kuantum dolaşıklığıyla birbirine bağlanmış tüm kübitleri aynı anda kullanır. Bu, aynı anda milyonlarca hesaplama yapabileceği anlamına gelir. Kuantum bilgisayarlarının hızı ve gücü katlanarak artar. Bununla birlikte; sıcaklık değişimi, elektromanyetizma, ses dalgası veya fiziksel bir titreşimden kaynaklanan en ufak parazit bile kübitlerin aynı anda birden fazla durumda kalmasını engelleyebilir. Bu da hesaplamalarda hataya yol açabilir, hatta kuantum bilgisayarlarını normal bilgisayar hızlarına kadar yavaşlatabilir.
Çin’in keşif aracı Ay’da çalışma rekorunu kırdı
Çin’in Ay keşif aracı Yutu-2, Ay yüzeyinde en uzun süre çalışan robot oldu. Çin devlet televizyonu CGTN’in haberine göre Ay’ın karanlık yüzünde çalışan robot, Sovyetler Birliği’nin Lunokhod 1 keşif aracına ait bir önceki
Beynimizle mi yoksa kalbimizle mi aşık oluruz?
“Aklımı mı yoksa kalbi mi dinlemeliyim?” sorusu oldukça klişe bir soru ama hangisinin gerçek bir anlamı olduğunu pek az kişi düşünmüştür. Kalp yüzyıllardır aşkı ve sevgiyi ifade eden bir sembol olarak kullanılsa da gerçekler başka: Âşık olunca hissettiğimiz ve düşündüğümüz şeyleri beyin üretiyor. Kalple aşk arasındaki bağlantı ise eski Mısırlılara kadar uzanıyor. Eski Mısırlılar bilgelik, duygu, bellek, kişilik ve ruhtan sorumlu organın kalp olduğuna inanıyordu. Duyguların yaratılmasında çeşitli hormonların üretimi rol oynar. Bununla birlikte kalbin de bazı duygularla ilişkisi olabilir çünkü kalp de dahil olmak üzere vücudumuzun her yerinde hormonlar üretilir. Romantik hisler söz konusu olduğunda beyniniz oksitosin hormonuyla dolar. Hoşunuza giden birini gördüğünüzde dopamin, feniletilamin ve oksitosin kan dolaşımına girer. Bu kimyasallar vücudunuzu kısa süreliğine uyarır ve kalbinizin daha hızlı atmasına neden olur
Reklam
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.