“Seni tanımaya, seni anlamaya çalıştım, belki bunu yaparken canını yaktım ama sen de beni anla… Canımdan bir parçayı sen almıştın… Nasıl öfke duymazdım ki sana? Söylediğim her kötü sözün ardından bana gözlerini doldurarak baktığında ama bunun farkına bile varmadığında ve başını hep dik tuttuğunda ben kendi inkarlarımın altında parçalandım.”
On dört, belalı bir hayatın kapılarını aralayan ilk yaşımdı.
Şayet geriye dönebilecek olsaydım, tek bir kibrit çöpüyle ateşe verirdim o zamanları.Kurtarırdım on beşi, on altıyı, on yediyi ve bir felaketten bir kıyamete uzanan sonraki yıllarımı.