Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hz. Muhammed Neyi 'Oku'du

Ahmed Hulûsi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsanlar, rastgele bir ana-babadan doğuyor ve büyüyorlardı... Bedenin gereği yenip-içiliyor, bedenin doğası gereği, cinsellik gideriliyor; ve nihayet dünyadan gelmiş her şey dünyada bırakılıp ortadan kaybolunuyordu!.. Oysa... Ölüm ötesinde yaşam devam ediyor muydu?.. İnsanları yukarıdan idare eden tanrı var mıydı?.. Ölüm ötesi yaşamda, bu dünyada yaptıklarımızın hesabını verme söz konusu muydu?.. Şayet böyle bir şey var ise, bu yukarıdaki tanrıya mı olacaktı?.. Böyle bir tanrı var ise, neredeydi?.. Ne kadardı?.. Biz O’nun yanında ne kadardık?... Bizi nasıl, nerede, neden yaratmıştı?.. Bize ihtiyacı mı vardı?.. İhtiyacı yoksa niçin bizi yaratmıştı?.. Muhakkak ki bu Dünya üzerinde yalnız değiliz, Cinler de var!.. Peki onlarla bizim kesişme noktamız nedir?.. Onların bizi etkileme olanakları var mıdır ve varsa ne kadardır, nasıldır..? Ve daha bunlar gibi pek çok sorular, o devirde de insanların aklını meşgûl ediyordu... Elbette ki bütün bu soruların en başında geleni de “TANRI” kavramı idi... Neydi... Neredeydi... Nasıldı... Var mıydı... Yok muydu... Çok muydu..?
Sayfa 108Kitabı okudu
Biz, doğal ortamımızda, nasıl gücümüzün yettiğine hükmediyor, kuşu kafese koyuyor, hayvanları kendi anlayışımıza göre terbiye(!) ediyor; ayıların burnuna kanca takıp, “marifet öğretiyoruz” diye kızgın saç üzerinde zıplatıp, yürütüyorsak... “Zebânîler” de kendi doğal ortamlarına dışarıdan gelen varlıkları öylece “terbiye”(!) ederler!.. Ama o insanlar, ya da diğer canlılar bundan azap ve ıstırap duyarlarmış, elbette ki bu onların sorunu değildir!.. “Zebânî” denmesinin sebebi, “zebûn edici” olmalarıdır...
Reklam
Dünya’da neye sahip olursanız olunuz; hangi mevkiye gelmiş, hangi etikete sahip olmuş olursanız olunuz, neticede bunlardan sıyrılıp, sadece ruhunuzdaki kudret ve bilincinizdeki ilimle, bambaşka bir boyutun bilmediğiniz türleri arasına gideceksiniz... Akıllı olduğunu düşünen bir kişinin şu anda, şuuru yerinde iken bu konuyu araştırması ve anladıklarına göre de bu konuda bir tedbir alması icap etmez mi?
“ALLÂH KULU”na yakışan odur ki; Her an, her yerde, her nefeste, daima Allâh’a “kulluk” için var olduğunun bilincinde olarak; O’nun Esmâ ve Sıfatıyla var olduğunu; O’nun yanında bir “hiç” olduğunu; tüm duygu, düşünce ve fiilinde “benliksiz” bir biçimde O’nunla olduğunu hissedip yaşasın... Karşısındakinin dahi, Allâh Esmâ ve Sıfatının mazharı olarak var göründüğünü; fiillerinin yaratıcısının Allâh olduğunu müşahededen bir an bile kesilmesin... Ve her hâlinde bu “korunma” üzere olsun...
“ALAK” kelimesi, genelde hep “pıhtılaşmış kan” diye çevrilmesine karşın, günümüzde “tüm genetik verileri kendinde toplamış gelişme düzeyindeki hücre grubu” olarak değerlendirilmelidir... Zira önemli olan, o kelimenin işaret ettiği yapının kapsadığı anlamdır! Eğer yukarıdaki âyetleri bu değerlendirilişle ele alacak olursak, bu ilk nâzil olan beş âyeti şu şekilde mânâlandırabiliriz: − Oku! Rabbin ismiyle işaret edilen anlamlar, mânâ boyutunda yapını teşkil ederek halkoldun... Ve bu mânâ boyutundaki kemâlât, genetik intikâl ile sana da ulaşmıştır!
Yani, de ki, deniliyor... “Rahmân ve Rahıym olan ALLÂH namına-adına”... Yani, “ALLÂH isminin işaret ettiği varlığın vücudu ile kaîm olan varlığım, O’nun Rahmeti olarak bu işi meydana getirmektedir”! “Fiilimin hakiki ve mutlak meydana getiricisi ancak ve sadece ALLÂH’tır!.. “ALLÂH” anlamıyla benden bu fiil meydana gelmektedir... Fiilimin ardında, O’nun Zâtı; O’nun İlmi; O’nun İradesi; O’nun Kudreti ve O’nun Hikmeti mevcuttur!..” Öyle ise bu düşünce seviyesi ile yaşa; ve bunun dışındaki gerçeğe uymayan görüşlerle olayın hakikatinden perdelenme! ... İşte bu sebepledir ki, bir işe başlamadan önce “besmele” çeken insan, sanki şöyle demektedir: “Rahmân ve Rahıym olan ALLÂH’ın özellikleri ve kudreti ile, hikmetinin eseri olarak, O’nun namına bu işe başlıyorum! Farkında ve idrakındayım ki Gerçek fâil O’dur! O istemiş olduğu için benden bu fiil çıkmaktadır!”
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.