Hz. Muhammed ve Arap İslam Kültürü

August Bebel

Quotes

See All
O dönemlerde Arap halkının düşünce dünyasına canlı, heyecanlı bir hava egemendi. Araplar o sıralar da belirgin bir din sistemine sahip değillerdi. Kendilerine, peygamber süsü veren, ancak yandaş bulamayan birçok, din sömürücüsü, sık sık halkın karşısına çıkmaktaydı. İsa zamanında Filistin'in durumu da bundan farklı değildi. Romalıların baskı ve boyunduruk altında tutup, ulusal bağımsızlıklarını ellerinden aldığı öfkeli ve için için kaynayan Yahudi halkı içinde de, geleceği belirtilmiş bir kurtarıcıya ilişkin eski kehanetlere dayanarak, halkın, dinsel, ulusal ve toplumsal güdülerini ve duygularını harekete geçiren birçok sahte peygamber ortaya çıkmıştı. Özellikle katı bir diyetin yanı sıra evlenmeme, kendi kendini sakatlama ve çeşitli kastlara bölünme özellikleriyle fanatikliği iyice tırmandıran Essener mezhebi bunlardan biriydi. Vaftizci Yahya ve İsa bu mezheptendiler. Vaftiz, eski Mısır dinin de tanıdığı bir törendi.
Aynı ırktan gelen ve hemen hemen aynı topraklar üzerinde yaşayan Yahudi ve Arapların kökenleri çok gerilere giden din görüş ve anlayışlarında birçok ortaklık ve benzerlik vardır. Her iki halk da kendi geçmişini İbrahim Peygamber'e bağlar. Ancak Orta Arabistan'ın sakinleri, kendilerini, Hz. İbrahim’in çöle yolladığı Hz. Hacer'in oğlu İsmail'in soyundan geldiklerine inanırlarken, Güney Arabistan da yaşayanlar Hz. Yakup'un soyu olduklarını ileri sürerler.
Reklam
Büyük din sistemlerinin Doğuda ve hemen hemen aynı bölgelerde doğup ortaya çıkmış olmalarına rastlantı gözüyle bakamayız. Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın beşikleri, coğrafi yönden birbirine bitişik sayılır. Hz. İbrahim'in sürüsünü otlattığı ve gömüldüğü söylenen topraklar, Hz. Muhammed'in doğduğu, öldüğü ve dini yaydığı topraklardan o günün koşullarına göre sadece birkaç günlük bir uzaklıktadır. Hıristiyanlığın beşiğiyse, Museviliğin anayurduyla örtüşür.
(...) Martin Luther ortaya çıkıp ünlü 95 tezi içeren bildirisini Wittenberg kilisesinin kapısına çivilememiş ve papalığa karşı savaş ilan etmemiş olsaydı da, yine bir şey değişmeyecek, dindeki reform hareketi eninde sonunda başlayacaktı. Çünkü papalığa ve köhneleşmiş kiliseye karşı mücadele dönemin içinde zaten çoktan başlamıştı. Luther yalnızca, eylemiyle din mücadelesine belli bir biçim ve yön kazandırdı ve böylelikle çoğu kendisinden oldukça farklı görüşler taşıyan mücadele arkadaşlarının öncüsü olup çıktı.
Yine bildiğimiz gibi İncil, kölecilikten yana tavır koyar. Muhammed ise köleliğin koşullarının yumuşatılması ve mümkünse kölelerin serbest bırakılmasından yanadır. "Doğruya inanan bir köleye özgürlüğünü bağışlayan kimse, Allah'ın karşısında büyük bir sevap işler" der ve zekatın bir bölümünün, kölelerin satın alınarak onların özgürlüğe kavuşturulması için kullanılmasını salık verir. Aslında köleliğe tamamen karşı çıkmak ve köleciliğin yok edilmesini istemek, o yüzyılların anlayışına ve kavrama gücüne töre ve adetlerine çok aykırı, henüz fazla ileri gitmiş bir talep olurdu. Bilindiği gibi kölelik Avrupa'da on dört ve on beşinci yüzyıllara kadar uzandı. Muhammed ayrıca bir köle kadını özgür bir kimseden olan çocuğunun özgür olma kuralını getirmişti. O dönemlerdeki Avrupa'nın ya da Almanya'nın bu konudaki anlayışına tamamen aykırı bir yenilikti bu; söz konusu yerlerde aynı konumdaki bir çocuk, özgürlüğünden yoksundu. Öte yandan Muhammed bu konumdaki bir çocuğun annesinin satılabilmesi veya hediye edilebilmesi olanağını da ortadan kaldırmıştı. Birçok Hıristiyan kültür tarihçisi, Müslümanlarda kölelere genellikle son derece ılımlı ve insanca davranıldığnıı ve tutsak edilmiş Hıristiyan kadınların, saraylara girmekte hiçte isteksiz görünmediklerini kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.