Handa kavga edildiği bile olurdu
Senin için, senin kopuk tırnakların için;
Kasabanın berberinde beklenirdi öğle üstü
Ölümün mührünü taşıyan kasların, topukların
Ve dağılmaya yüz tutan kollarının
Bileklerinde zincir duran güneşi.
Bir örtü çekilirdi içindeki pıhtıya
Kargaların fışkırma saatinde akşamları.
Yaz günleri bakır ekilen şakaklarına kazdık
Biraz önce, sessizlik içinde, ölüm tarihini.
Sığırcıklar.
Bir ağızdan vurduğumuz o çan sesi.