Telefonu attım, telin ucunu dudaklarıma getirdim,
— Tanrı’yı verin bana, rica ederim, dedim.
Bayan Lagorge’un sesi,
— Ayrılmayın, dedi. Alo! Siz misiniz, Tanrım: Sizinle konuşacaklar.
— Ben, Raoul Cerusier, Caulaincourt Sokağı’ndaki Raoul Cerusier. Karımın öteden beri imanı yoktur, ama benim dinim bütündür.
Birkaç saniye bekledim, Tanrı’dan bir cevap gelmedi. Benimle ilgilenmesi için bir yalan uydursam mı acaba diye düşündüm, durakladım, ama hemen verdim kararımı, rüyalarımda, gerçek hayatta olduğum kadar namuslu, gerçek hayatta olduğum kadar cesaretli değilimdir. Sabahleyin uyanınca üzülürüm. “Yoksa ben...” diye kötü kötü düşündüğüm olur.
Acıklı bir sesle,
— Tanrım, dedim, hayatımı güçlükle kazanıyorum, beş çocuğum var. Çok zor, ben yine de yılmıyorum, boş vakitlerimde hep sizin için çalışıyorum. İnanmayanlara,
“Cisimlerin birbirini çekmeleri, aralarındaki uzaklığın karesiyle tersine orantılıdır, Tanrı’nın varlığını ispata yetmez mi bu?” diyorum. Çok işe yarıyor bu örnek, tam yerinde susturuyor itirazları. Ya üs sayı kesirli bir sayı olsaydı? Tesadüfün de tam sayılarla bir ilişkisi yoktur. Demek ki çekim, önceden kurulmuş bir yasaya dayanıyor.