Ferkad es-Sencî şöyle demiştir: "Mü’min bir işi yapıp yapmama konusunda karar verirken ALLAH Teâlâ'yı murâkabe eder; münafık ise bu durumda insanları düşünür."
Süleyman İbni Ali şöyle demiştir: "Bir günah işlediğin zaman, ALLAH Teâlâ’nın seni gördüğüne inanırsan gerçekten saygısız, arsız ve utanmaz bir mahluksun. O'nun seni gördüğüne inanmazsan o zaman da kâfirsin."
Yezid İbni Hars şöyle demiştir: "İçle dışın bir olması sıdktır; için dıştan daha iyi olması sıddıklıktır; dışın içten daha iyi olması ise yalancılık ve sahteciliktir."
İsrailoğulları döneminde bir abid, kendi kulübesinde ibadetle meşgul iken, bir topluluğun bir ağaca taptıklarını görmüş. Bunların yaptıkları bu yanlış işe kızmış ve baltasını alıp ağacı kesmeye gitmiş. Giderken, iblis yaşlı bir adam suretine girip karşısına çıkmış ve bu teşebbüsünden vazgeçmesini istemiş. Abid, vazgeçmeyeceğini söyleyince
ÂbdULLAH İbni Mes’ûd (ra) şöyle demiştir:
"ALLAH Teâlâ'yı sevip sevmediğinizi Kur’ân'la deneyin. Eğer Kur’ân'ı seviyorsanız, ALLAH
Teâlâ'yı da seviyorsunuz. Onu sevmiyorsanız, ALLAH Teâlâ'yı da sevmiyorsunuz." Çünkü Kur'ân, O'nun sözü ve kelâmıdır. Ancak Kur'ân'ı sevmek de iddiâ etmek şeklinde değil, onun emirlerine uymak şeklinde olur. Nitekim geçen âyette, ALLAH Rasûlü’nü sevmek de ona uymak lafzıyla ifade edilmiştir. Çünkü bunları sevmenin gayesi, onların rehberliğinde ALLAH Teâlâ'ya doğru bir şekilde kulluk etmektir