Son 25 yılda, resmi tarih söyleminin sorgulanma çabaları içinde, cumhuriyetimizin kuruluş ideolojisinin içinde kadının ulusal öğretmen kimliğiyle öne çıktığını ancak bu özne konumunun toplumsal görevleriyle sınırlı kalıp özel alanını kapsamadığı yönündeki eleştirileri anımsayarak yeniden soralım: günümüzde de buna benzer bir anlayışın tezahürlerini görmüyor muyuz? Bugün de Türkiye Doğu-Batı ekseninde zikzaklar çizerek kadın bedeni üzerinden bir siyaset yürütmüyor mu? Modernleşmek ama sorgusuzca tüm geleneklere sahip çıkmak, küresel kültürün nimetlerinden teknoloji düzeyinde son sürat
faydalanmak ama değerler düzeyinde körü körüne eskiye bağlı kalmak... Daima toplumun referansı olmaya alışmış erkek zihni; hem hayatın içinde, hem de yazınsal metinlerde kendi korkularını kadına mâl etmiyor mu?