İlimler ve İdeolojiler

Kolektif

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Trajik olan, Pascal’ın pek iyi müşahede ettiği gibi, insanın kendinden ve kendini gerçekleştirmekten başka bir şey isteyememesinden, kendinde eksik olsa da fıtratında olan şeyden kaçamamasindan doğan şeydir. Kendini istemek, veya kendini reddetmek, kendine ümit beslemek veya kendinden ümidini kesmek, Ikiem (kıys-ı mukassem) budur Işte, İntiharda bile bir ümit bulunabilir: ama inkâr, en büyük ümitsizliktir. Insanın kendine ve insanî olana en kâmil şekilde intisabını açığa vuran en yüce işaret. sürurdur. Varolmayı en yüce şekilde kabul edişten doğar. Saadet değıldir bu; zira saadet bîr hâldir, surür ise bir hareket, engelleri aşan, veya daha yerinde bir ifadeyle, onlan içine alıp kullanan bir yükseliş. Bu sebeple, kendinde yetersizlik, hattâ menfî yanlar diye mevcut her şeye rağmen, bu sürür tamamen tasvibîdir, müspettir. Bu tasvip, tasdiktir. Düşünce plânında olduğu kadar, fill plânında da beşerî mevcut oluş. işte bu temellî tasdikten fışkırır.
Bir Ideoloji, dığer şeyler yanında, siyasî bir stratejinin hizmetinde bir silâh veya bir âlet gibidir. Raymond Aron’a inanmak icabederse, komünist ideolojinin dünyayı hakimiyet altına alma yarışındaki durumu budur: (Afrika veya Asya ülkelerini Sovyet davasına çekmenin en iyi yollarından biri, bu ülkeleri yönetmekte olan veya yönetecek olanları Sovyet davasının en iyi dava olduğuna ikna etmektir ki bu da bu davanın ahlâken âsil, veya (zafer vadeden veya ülkenin menfaatine denk, mânâsını taşır.
Reklam
İlmi duşüncenin, siyasî dinî, içtimaî veya iktısadi ideolojılerle bulaşmış olmasını anlamak zordur. Bu ideolojiler müstakbel ilim adamının gördüğü öğrenim ve onun ilmî çalışmasının tatbık şartları üzerine tesir edebilir, ama şu da var ki hiçbir baskı Galile’yi gök mekaniği kanunları konusundaki çalışmalarından alıkoyamamıştır; hattâ o kadar uzağa gitmeğe gerek yok; mikrofizik sahasındaki keşifler ister Amerika, ister Çin, ıster Rus laboratuvarlarından çıkmış olsun, aynı ilmî değeri haizdirler ve hattâ denebilir ki bu keşifler, yapıldıkları cemiyetlerin siyasî ideolojilerden kurtuldukları nisbette ancak ilmî bir kıymet taşırlar. Demek ki ilim adamına empoze edilen teknolojik gâyeler ve emrine'verilen imkânlarla ilmî araştırma üzerinde ideolojilerin dolaylı bir tesiri, ve bizatihî kendinde, her çeşit ideolojiden müstağni kendi öz değerini saklayan araştırma vetiresinin muhtariyeti vardır. Ama bu ilmî duşüncenin bu müstakiliyetinin de bizzat bir ideolojik anlayış olup olmadığı düşünülebilir.
Şahıs, sürekli bir kendini aşıştır. Bütün hislerim, benim, benden daha ziyade bir şey olduğumun şahididir. -Ar ve hayâ şöyle der: vücudumdan daha ziyade bir şeyim. -Utangaçlık: jestler ve kelimelerimden daha çok bir şeyim, -Istihza ve mizah: fikirlerimden daha çok bir şeyim --Cömertlik: sahip olduklarımın ötesindeyim. Ancak, bu kendinden ötede oluş, kendını yapmak ve daima mükemmelleştirmek için musait şartlara ihtiyaç duyar. Bu mânâda, eğer siyasî değerler, mahıyetleri içinde on yüce degerler değıllerse, âcil durumda yıne de en başta gelenler onlardır.
İdeolojiler kendi içlerinde birer dîndir. Kutsal olanı aklîleştirir. Aklı kutsallaştırırlar (Robespierre’în bayıldığı tanrıça Akıl). Bunlar, Kant'ın deyişiyle, «aklın sınırları içindeki dinlerdir- veya daha doğrusu, aklın kalıbı içinde dînler». Zira bunların muhtevası esatîrî dinlerinkinden daha akıllıca değildir.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.