Onun varlığında ateşe atılmış gibi yanıyordum. Fakat içinde yanıp eridiğim ateşin ne olduğu umrumda değildi; bu ateşin içinde yanıp erimenin çok hoş olduğunu bilmem yeterliydi.
Büyük “tutkum” o gün başladı. Hatırlıyorum, o sıralar kendimi, birinin emrinde çalışmaya başlayan bir adam gibi hissediyordum: Artık sadece genç bir adam değildim; âşıktım.
“Bu hayattan kendin için ne alabiliyorsan onu al, kimsenin sana hükmetmesine izin verme. Yalnız kendi kendine ait olmak; yaşamın tadı bundadır işte,” dedi bana bir gün.