İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Dünyası

Feridun M. Emecen

By Number of Pages İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Dünyası Quotes

You can find By Number Of Pages İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Dünyası quotes, by number of pages İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Dünyası book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
ilk Osmanlılar hakkında ayrıntılı bilgiler aktaran Osmanlı kroniklerinin uydurmuş oldukları bu efsanevî bilgilerin nereden kaynaklandığının tesbiti önem kazan­maktadır. Söz konusu kayıtların doğrudan tahliline ve aktardıkları bilginin kritiğine girmeden önce bu hususta iki ayrı gözlemi aktaralım. İlki genellikle 1422'ye kadar gelen ve Aşıkpaşazâde tarafından kendi tarihine alınan Yahşi Fakih Menakıbnâmesi'nin ilk Osmanlılar hakkında verdiği bilgileri konu edinen bir çalışmadır. Burada Yahşi Fakih'ın Osmanlıların menşei ile ilgili olarak sözlü kaynaklarına dayandığı, bu sözlü rivâyetlerin homojen yapısı yüzünden olay­ların birbirine karıştırılmış olabileceği, Yahşi Fakih'in Selçuklu Sultanı Alaeddin ile Osman'ın babası Ertuğrul'un aynı kökten olduğu­nu yazdığı, ilk Osmanlıların Selçuklu sultanının hizmetinde bu­lunduğunu belirttiği, bunun da meşruiyet iddiasından kaynaklan­mış olduğu, gerçekte onun Osmanlılar'ın menşeini bilmediği üze­rinde durulur. Burada görüldüğü gibi doğrudan verilen bilginin tahlili yapılmış, nereden kaynaklanmış olabileceği hususu ise sözlü kaynaklara dayandırılmıştır.
Sayfa 3
Yazıcızâde daha sonra Gıyâseddin Keyhusrev'in Cimri ile sava­şından söz edilirken İbn. Bibi'nin "Sultan Karahisar, Sandıklı, Şu­hud tarafını dolaşıp uçtaki Türklere çağrıda bulundu ve kendine muli yaptı" cümlesinin ardına Osmanlılar ile ilgili şu ilaveyi yapar: ‘Sultan Gıyâseddin Sultanönü'ne kadar geldi, o tarafta Kayı boyu­nun beyi merhum Ertuğrul yanına gelip hizmetine girdi, pişkeşler sundu, oğlu Osman Bey'in bir oğlunu Sultan Gıyâseddin'in hizmetine verdi. Sonra Gıyâseddin bu oğlana Kâhta nahiyesinde Bağnik ilini tımar verdi ki bunların neslinden Halil Bey, Bayat Bey, Ahmet bey, Yıldırım Bayezid'in Malatya'ya vardığı yıl, yanına gelip aynı kavimden olduklarını söylediler".
Sayfa 5
Reklam
Osman Bey'in tarihî bir şahsiyet olarak sivrilmesi, tarihinin 1301 mi yoksa 1302 mi olduğu tartışma­lı Koyunhisarı savaşında bir Bizans kuvvetini yanındaki Türkmen birleşik güçlerinden oluşan ordusuyla bozguna uğratmasından sonradır. H. İnalcık'a göre Osman Bey'in en büyük hedefi, eski bir Selçuklu payitahtı olmakla mensubu bulunduğu Türkmen dünya­sının nazarında kudsî bir şehir olarak hatıralarda hâlâ canlılığını koruduğu anlaşılan İznik olmuştur. Burası sürekli bir abluka ile kontrol altına alınmış; hatta denilebilir ki Bursa'nın elde edilişi, bu yolda bir atlama taşı olarak görülmüş; Bursa'nın 1326'da fethiyle yakın hale gelen bu hedefe, nihayet Orhan Bey tarafından ulaşıl­mıştır. Orhan Bey döneminin bir bakıma Bursa'nın alınışıyla başla­ mış olması, bir taraftan Marmara sahillerine ve Gelibolu yarımada­ sına uzanma yolunda, diğer taraftan da yakın çevreden başlamak üzere civardaki Türkmen beyliklerine karşı yeni bir siyasi anlayışın şekillenmesine yol açmıştır.
Sayfa 20
Karesioğulları ve Osmanlı'nın ilhakı söz konusu :
Orhan Bey döneminde komşu Karesi beyliği üzerinde ilhaka varacak ince bir siyaset takip edilmeye başlanmıştı. Beyliğin iç ka­rışıklıklara sürüklenmesi, Balıkesir ve Bergama kolu olarak ikiye ayrılması, Osmanlılara müdahale yolunu açmıştı. Bu saltanat mü­ cadelesinin körüklenmesinde Osmanlıların rolü olup olmadığı ma­lum değildir. Fakat taraflardan birinin Osmanlı yardımına başvur­ması bu hususta manidardır. Bu mücadeleler sırasında Karesi'nin huzursuz askerî gurupları ve alt tabanında Osmanlılara mütevec­cih bir temayülün husule geldiği anlaşılmaktadır. XV. yüzyıla ait olup Karesi beyliğinin ilhakını anlatan Osmanlı kronikleri bu ilhak konusunda son derece mutedil ifadeler kullanırlar. Verdikleri bilgi­ lere "hâdisât" çerçevesinde güvenmek pek mümkün değilse de vakfiyeler ve tahrir defterlerindeki kayıtlardan intikal eden bir takım bilgiler, en azından bu ilhak konusunun çerçevesinin bir bütünleş­ me şeklinde olduğunu, gösterir. Dolayısıyla Orhan Bey zamanında ilk "Osmanlılaşma" bu şekilde başlamıştır denilebilir. Nitekim Ka­resi ümerası, Osmanlı hizmetindedir, hatta Rumeli'ye geçişte onların tecrübelerinden istifade edilmiştir.
Sayfa 21
Giderek Rumeli'de yayılmada Anadolu'nun insan gücü kaynaklarından istifade etme mecburiyeti husule gelmiş, zamanla uç beylerinin kazandıkları ihtişam ve zenginlik, muhtemelen durgun bir ekonomiye sahip Batı Anadolu'daki diğer beyliklerin tabanlarını ve askeri zümrelerini et­kilemiş; birçok savaşçı Rumeli'de fetihlere katılmaya başlamıştır, bundan sonra özellikle de I. Murad döneminde başlayan vasallik siyaseti ile birçok Batı Anadolu beyi Osmanlı nüfuz ve tesirini katı bir şekilde hissetmişler, "Osmanlılaşma" vetiresi de işte bu tarihten itibaren farklı bir yön kazandığı devreye girmiştir. Bu bakımdan ilk Osmanlı tarihçisi sayılan Ahmedî'nin daha 1400'lü yıl­ların hemen başında "Osmanîler" deyimini kullanmış olması pek şaşırtıcı değildir. Ondan sonraki Aşıkpaşazâde, Neşrî gibi XV. yüz­ yıl tarihçilerinin hatta Kemalpaşazâde'nin "Türk" lafzını ön plana yıkarmış olmaları ise, bilinçli bir ideolojik tanımlamadan çok, daha sonraki yerli ve yabancı muasır kaynaklar muvacehesinde, her iki tabirin birbiriyle olan imtizacının bir göstergesi olarak mütalaa edilmek istenmektedir.
Sayfa 23
Geç tarihli "erken" Osmanlı kronikleri muhtemelen kendi za­manlarına mesaj vermek, gazâ rûhunu atalarının epik hikâyeleriyle canlandırmak ve teşvik etmek amaçlı bilgi ağlarıyla örülmüş olarak beyliğin kurucusu Osman Bey'e "kut" almış bir aşîret reîsi veya bey sıfatıyla zamanlarında artık iyice yerleşmiş Hânedâmn kurucu­su olmasının meşru temellerini tâyin etmek için ilginç bir siyasî kimlik giydirmişlerdir. Bunu çok sofistike bir bilinçlilikle yaptıkları iddiâları zannıma göre haddinden oldukça fazla bir şüpheciliğin yansımasıdır.
Sayfa 26
Reklam