Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmam Maturidi ve Maturidiyye Mezhebi

Orhan Şener Koloğlu

İmam Maturidi ve Maturidiyye Mezhebi Sözleri ve Alıntıları

İmam Maturidi ve Maturidiyye Mezhebi sözleri ve alıntılarını, İmam Maturidi ve Maturidiyye Mezhebi kitap alıntılarını, İmam Maturidi ve Maturidiyye Mezhebi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ehl-i sünnet'in iyice belirginleşmesi ise Abbâsîler zamanindadır. Ehl-i bid'atın, özellikle de Mu'tezile’nin güçlendiği Abbâsîlerin ilk dönemlerinde (III./IX. yüzyılın başları) Ehl-i sünnet anlayışını, esas itibariyle önderliğini Ahmed b. Hanbel'in (ö. 241/855) yaptığı “ehl-i hadis” denilen âlimler temsil etmekteydi. Bu dönemde özellikle Mu'tezile ekolü mensupları israrla tartışma gündeminde tuttukları Kur'ân'ın yaratılmışlığı fikrini Abbâsî iktidarının siyasi desteğini de alarak âlimlere ve halka zorla benimsetmeye çalışmış, hatta bunun için dönemin önde gelen âlimlerine işkenceye ve ölüme varan baskılar uygulamıştır. Ancak bid'at niteliği taşıyan bu görüşlerini reddederek Mu'tezile’ye karşı direnişin sembolü haline gelen Ahmed b. Hanbel'in çabaları sayesinde İslâm dünyasının merkezî bölgelerinde Sünnî anlayış güçlenmiştir. Ahmed b. Hanbel ve onunla aynı çizgiyi benimseyen Ehl-i hadis âlimleri, hadis rivayetiyle yoğun bir şekilde meşgul olan, dini konularda hadislerde var olan bilgilerle yetinmeyi tercih eden bir anlayışa sahiptiler. Bunlar özellikle Mu'tezile’nin inanç esasları hakkında akıl yürütmeye dayalı görüşlerine tepki olarak inanç esaslarının bütünüyle naslardan hareket edilerek belirlenmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Sayfa 9
Aslında dinin temel konularında Hz. Peygamber'in (s.a.s) ve ashâbın yolunu takip edenler anlamında Ehl-i sünnet anlayışı İslâm'ın doğuşundan itibaren her zaman vardır. Ancak Ehl-i sünnet isminin ortaya çıkışı ve Ehl-i sünnet anlayışının belirginleşmesi özellikle ehl-i bid'at denilen grupların ortaya çıkmasından sonra gerçekleşmiştir. Nitekim erken
Sayfa 7
Reklam
Bir maturidi, insanın taklit yoluyla iman etmesinin müminden beklenilen bir iman olmadığını kabul etmelidir. Taklîdî iman, Bir Mâtürîdî, insanın taklit yoluyla etmesinin müminden bir kimsenin Allah'ın varlığı hakkında aklını kullanmayarak, düşünmeden ve araştırma yapmadan sadece anne-babasından, çevresinden taklit yoluyla edindiği imandır. Kişi burada neyin doğru olduğuna kendisi ulaşmamakta, çevresindekilerin inancını taklit ederek inanmaktadır. Bu şekilde iman eden kimseye “mukallid” denilir. Mâtürîdîlere göre, mukallidin imanı nihayetinde geçerlidir. Ancak bir kimsenin birincil görevi, Allah'ın kendisine verdiği akıl nimetini kullanarak doğruya ulaşmasıdır. Dolayısıyla iman konusunda aklı kullanmak insanın yükümlülüğüdür. Hatta bir kimse başlangıçta taklit yoluyla iman etmiş olsa bile sonrasında mutlaka aklî vasıtalarla taklit yoluyla edindiği bu imanı desteklemeli, imanını sağlam bir temele dayandırmalıdır.
Sayfa 84
Bir Mâtûrîdî, aklın Allah'ın varlığına ulaşabileceğini kabul etmelidir. Nitekim Mâtürîdîlik akla değer veren bir mezhep olması hasebiyle Allah'ın varlığının kâinat üzerinde yapılacak basit bir düşünmeyle bilinebileceği kanaatindedir. Zira kâinatın var oluşu hakkında düşünüldüğünde ilim, irade uş me ve kudret sahibi yüce bir varlık tarafından yaratıldığına ligtir hükmedilecektir. Allah'ın varlığını inkâr etmenin sebebi aklí ale bu bilgilere aykırı oluşu değil tamamen psikolojiktir. Allah'ın varlığını reddetmek, aklî bilgilerin hâkim olduğu bir konuda duyusal bilgilere dayanmaktan kaynaklanmaktadır. Hâlbuki Allah duyusal alanın ötesindedir. Yani duyularla idrak edilemeyen bir varlıktır. Duyularla idrak edilemeyen varlık alanını bilmenin tek yolu ise akıl yürütmektir. Aklın hüküm verebileceği bir varlık alanı hakkında duyularla idrak edilemediği için reddetmek yöntem hatasıdır."
Sayfa 59
Geri13
52 öğeden 46 ile 52 arasındakiler gösteriliyor.