Tasavvufî seyr u sülûk, kâl/söz değil, hâldir. Allah dostlarının ahlâk ve hâllerinden nasip alabilmektir. Lafızda takılıp kalanlar ve işi fesahat ve belâgat dolu sözlerden ibâret sayanlar, aldanmışlardır. Yine güzel hâlleri değil de keşif ve kerâmete ermeyi kendilerine hedef olarak belirleyen kimseler de şeytan ve nefislerinin hilelerine yenik düşmüş kimselerdir. Hâlbuki en büyük kerâmet, istikâmettir.