İmparatorluğun Batış Yılları kitaplarını, İmparatorluğun Batış Yılları sözleri ve alıntılarını, İmparatorluğun Batış Yılları yazarlarını, İmparatorluğun Batış Yılları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayat Müslüman semtlerinde göze çarpıcı bir yavaşlık gösterir. Buluşmalar şu veya bu saatte değil ikindi sularında gibi ölçülere bağlanmıştır. Ben dakika denen bir zaman ölçüsü de olduğunu 1906 veya 1907’de Yakacık’tayken Hügnen’in trenlerine yetişmek için koşarken öğrendim.
Bir tek Türk'ün bile Atatürk'e sövebildiği Türkiye nesli ile övünebilir? Camilerimizde, dolaylı veya dolaysız, sövüyorlar ona! O camilerde ki Atatürk olmasaydı pek çoğunun minareleri çoktan çan kuleleri olacaktı!
Atatürk devrimlerinin temeli layisizmdir. İçtimai hürriyetlerdir. İkisine de hıyanet ettik. Biz bugün hikayelerini anlattığım 1908 Meşrutiyet havası içindeyiz. Hala davamızın bir medeniyet davası olduğunu kavrayamayanların kurbanlarıyız.
Bir defa vatanın yarısını kaybettik. Bir defa bütününü kaybettik. Battık. Gökten Atatürk indi ve öyle bir kaos içinden çıktık. Onun ölümünden yirmi beş yıl sonra, otuz beş bin yobaz okulunda Türk çocuklarını koca imparatorluğu batıran zihniyetle yetiştiriyoruz.
Bir milletin aklını başına toplaması için Tanrı onu daha nasıl imtihandan geçirebilir?
Ama İslamcılık da yalnız biz Türklerdeydi. Filistin ve Irak cephelerinde ordumuza Hint Müslüman askerleri saldırıyordu. Peygamberin torunları İngilizlerle birleşerek Hicaz'da isyan etmişlerdi. Lawrens'in emri altında Medine'ye hücum eden Emir Faysal'a karşı dedesi Muhammed'in kabrini biz Türkler savunuyorduk.
Halk yığınları medrese hocalarının hükmü altındaydı. Daha doğrusu biz Türkler, yüzde doksan kendi Orta Çağ'ımızın miskinliği ve körlüğü içinde pinekliyorduk. Hocaların halka verdikleri inanç, şeriat rejiminden ayrıldığımız için bu felaketlere uğradığımızdı. Yeniden Asr'ı Peygamberi'ye, yedinci milat yüzyılına dönmeliydik. Topraklarımızı paylaşmak ve Anadolu'da yeni yeni devletler kurmak isteyenlerin de dileği bundan ibaretti: Biz Türkler kurtuluş yolu bulamamalı, medrese kafasının karanlığı içinde göçüp gitmeliydik.
Eski anlayışımızda kadın bu. Kendi başına bir yaratık değil de bizim "ırz" denen bir parçamız. Göz edene sille, söz atana bıçak. Şu türküye bakınız:
Amanın vallahi
Severim billahi
Çekerim silahı
Vururum tallahi
Hele vaktim olup da sizlere bir "kurtulmalar tarihi" yazacak olsam, işin ucu daha on yedinci asra dayandığını görürsünüz. Ondan beri kurtul bire kurtul! Nemçeden kurtul. Rustan kurtul. Olmadı, bir daha kurtul. Hani şaka da değil, kurtulmazsan ölüm! 1918'de Nemçe İmparatorluğu parçalanmıştır. 1917'de Rusya İmparatorluğu parçalanmıştır. Bizim çilemiz dolmaz. Fransızdan kurtul. İtalyandan kurtul. Yunandan kurtul.
Ooh demeye vakit kalmadan. Şeyh Sait'ten kurtul. Derviş Mehmet'ten kurtul. Tek partiden kurtul. Nihayet Menderes'ten kurtul. Yine de herkesin ağzında, "Ah bir kurtulsak!"
Biz kendi kendimizden, kendi kendimiz de bir şeyden kurtulamıyoruz. Geri dönüp üstünde tepine tepine gölgemizi kovmaya çalışıyoruz.