Ruh, Beyin ve Akıl Üçgeninde İnsanoğlu

İnanç Psikolojisi

Nevzat Tarhan

Quotes

See All
Kapitalizm, parayı en yüce değer saydı ancak para, insanın mutlu olmasına yetmedi. Hayatın tesadüfi olduğu ve insanların da tesadüfi kavgalarla ayakta kaldığı düşünüldü. Böyle olunca da insan, yok olmamak için diğerlerini yok etmeye çalıştı. Kapitalist dogma, evreni bu şekilde algıladı. Halbuki semavi bakış, evreni amacı ve anlamı olan bir sistem şeklinde tasavvur edip, insana Yaratıcı'ya yaklaşma amacıyla hayatını şekillendirmesi gerektiğini telkin etti. Ancak kapitalizmin hakimiyetiyle bu değerlerin yerini maddecilik ve bencillik aldı ; neticede kavga, şiddet ve mutsuzluk arttı.
Sayfa 168Kitabı okudu
Görünmüyor olması onun olmadığını değil, tam aksine şiddetle var olduğunu göstermektedir.
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Evrenin varoluşunun farkında olmak düşünmeyi gerektireceğinden ve bu da kişide olduğundan insan, kendi gücünün sınırlı ve yetersiz olduğunu fark ettiğinde kontrolünü kaybetme hissi yaşar. Bu endişe sırasında insanın doğaüstü bir güce inanıp, teslim olması ise yükünü hafifletir. İnsan belirsizlik karşısında hissettiği tehlike duygusuyla baş etmek için anlam arayışına girer ; kutsal ve her şeye kadir olan bir güce inanma isteğiyle bilinçsizliğe karşı bir savaş verir. İnsan, bu inanma arzusuyla, ağaç ve inekten güneşe kadar kendisine faydalı olduğuna inandığı her şeyi kutsallaştırmaya başlamıştır. Bütün bunlar ondaki bilincin varlığı ile beraber, somut düşünce eğiliminden de kaynaklanmaktadır.
Sayfa 154Kitabı okudu
"Evren bizim anlayacağımız kadar basit olsaydı, bu bizim evreni anlayamayacak kadar aptal olduğumuzu gösterirdi."
Evrimcilere Soru
Doğal seleksiyonda türler arası geçiş yapan bir ayıklanma kanıtlanamamıştır. En iyinin ve en güçlünün avantajlı olması tartışmasını yapmadan doğal ayıklanmayı anlayamayız. Bu noktada evrimcilere şu soruyu sormak gerekir : Şayet söylendiği gibi güçlü olan en iyi olarak değerlendirilecekse, niçin aslan ormanın en yaygın hayvan türü değildir ?
DNA çalışmalarından sonraTanrı'ya inandı...
Collin'in Nisan 2008'de o sırada piyasaya çıkacak olan "Tanrı'nın Dili " kitabıyla ilgili ingiliz The Times Gazetesi 'ne yaptığı konuşma şöyleydi : "Artık mucizelere ve meleklere inanıyorum ; laboratuvarda çalışırken Tanrı'yı hissettim. Kesinlikle bizden daha bir büyük güç var ve ben ona inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek, beni Tanrı'ya yaklaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti ama mucizevi olarak hayata dönüyorlardı. Bu da Tanrı'nın işidir. "
Reklam
Anlamsızlık hastalığının sonucunda insan, kendi varo￾luşunun tesadüfi ve manasız olduğunu düşünmeye başla￾dı. Varlığının sebebinin "kendi" olduğunu düşünen insan ise, zamanla kendini yüceltmeye başladı. Zira insan, herhan￾gi bir şeyi kutsallaştırma eğilimindedir. Maddiyatın mutlu￾luk için yeterli olmadığını gören insan, kendisine odaklan￾dığı için, bencilleşmeye ve kendisini dünyanın merkezi ola￾rak görmeye başladı; her şeye farklı anlamlar katmaya çalıştı, doğru manayı bulamayınca da kendince yeni/yanlış anlarrı￾lar türetti. İsteklerini yerine getirmeyi her şeyin önünde tut￾maya başladı. Anlamsızlığın ortaya çıktığı toplumlar, kaosa sürüklenerek ortak değerler yok olmaya başladı; bu ise an￾lamsızlığa sebep oldu. Anlamsızlık hastalığı insanı amaçsızlı￾ğa, bu da kişiyi mutsuzluğa sürükledi.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.