İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı

M. Sıddık Gümüş

İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı Gönderileri

İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı kitaplarını, İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı sözleri ve alıntılarını, İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı yazarlarını, İngiliz Câsûsunun İ'tirâfları ve İngilizlerin İslam Düşmanlığı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vurgu
Elimden tutarak, Nâzırlığın bir odasına götürdü. Bu odada çok câzib bir şeyle karşılaşdım: Yuvarlak bir masanın etrafında (10) adam oturuyordu. Onların birincisi, Osmânlı padişahının kıyafetinde idi. Türkçe ve ingilizce biliyordu. İkincisi, İstanbuldaki Şeyhulislâmın kıyafetinde idi. Üçüncüsü, Îrân Şâhının kıyafetinde idi. Dördüncüsü, İrân serâyındaki vezîrin kıyafetinde idi. Beşincisi, şî'îlerin tâbi' olduğu Necefdeki en büyük âlimin kıyafetinde idi. Bu son üç kişi, farsça ve ingilizce biliyorlardı. Bu adamların her birisinin yanında, onların söylediklerini yazmak için, birer kâtib bulunuyordu. Bu kâtibler aynı zemânda, bu adamlara, câsûsların İstanbul, Îrân ve Necefdeki, onların aslları olan beş kişi hakkında topladıkları ma'lûmâtı bildiriyorlardı. Sekreter: (Bu beş kişi, oralardaki beş kişiyi temsil ederler. Onların ne düşündüklerini anlamak için, aslları gibi yetişdirdik. Biz İstanbul, Tahran ve Necefdekilerle alâkalı elimize geçen bilgileri, bunlara bildiriyoruz. Bunlar da, kendilerini oradakilerin yerinde kabul eder. Biz onlara soruyoruz, onlar da bize cevablandırıyor. Bizim tesbîtimize göre, buradakilerin cevâbları, oradakilerin cevablarına yüzde yetmiş mutâbıkdır.
Sayfa 44
Fen-ilm
Şî'î âlimleri, tıpkı bizim duraklama devrindeki papazlarımız gibi, kendilerini tamâmen dînî ilmlere vermiş, dünyevî ilmlerle çok az ilgileniyorlardı... Kendi kendime dedim ki, şî'îler ne zevallı insanlardır.
Sayfa 36
Reklam
Fekat, vazîfem, hislerimden daha üstündü.
Sayfa 14
Mümin GÖRMEK-Kör olmak
Mesîh efendimiz, bize bunu mu emr etdi? dedim. Fekat, ben hemen bu şeytânî düşünceden döndüm ve en güzel bir şekilde, vazifemi yerine getirmeğe karâr verdim.
Sayfa 11
Benden şübhe ederler diye hiç de râhatsız olmuyordum. Zîrâ, müslimânlar, Peygamberleri olan Muhammed aleyhisselâmdan öğrendikleri gibi, müsâmahakâr, açık kalbli ve iyi niyyetlidirler. Onlar bizim gibi, şübhe edici değildirler. Kaldı ki, Türk hükûmeti, o zemân câsûsları yakalıyabilecek teşkîlâta mâlik değildi.
Sayfa 10
İslâmın en büyük düşmanı İngilizlerdir. İslamiyyeti bir ağaca benzetirsek, başka kâfirler, fırsat bulunca, bu ağacı dibinden keser. Müslimânlar da, bunlara düşman olur. Fekat, bu ağaç bir gün filiz verebilir. İngiliz böyle değildir. Bu ağaca hizmet eder. Besler. Müslimânlar da, onu sever. Fekat, gece kimse anlamadan köküne zehr sıkar Ağaç öyle kurur ki, bir dahâ süremez. Vah vah çok üzüldüm, diyerek müslimânları aldatır. İngilizin, İslâma böyle zehr salması demek, para, mevki' ve kadın gibi, nefsâni arzûlar karşılığında satın aldığı yerli münafıkların, soysuz- ların elleri ile, İslâm âlimlerini, İslâm kitablarını, bilgileri- ni ortadan kaldırmasıdır.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.