İnsan Denen Bulmaca

Necmettin Şahinler

İnsan Denen Bulmaca Gönderileri

İnsan Denen Bulmaca kitaplarını, İnsan Denen Bulmaca sözleri ve alıntılarını, İnsan Denen Bulmaca yazarlarını, İnsan Denen Bulmaca yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nefsini ayaklar altına almış, Hakk'ı gönlünde bulmuş, varlığı hakîkat denizinde kaybolmuş insan, cüz'î iradesini külli iradede yok etmiştir. Artık onun irade ve ihtiyârı Hakk'ın irade ve ihtiyârıdır. Bu mertebeye ermiş kimsenin beşerî varlığı kalmadığından yaptıkları kendi dileği, kendi isteği değildir
Sayfa 137Kitabı okudu
Nefs-i Mülhime'nin ön plana çıkan en olumsuz yönü ise "kibir'dir. İlâhî ilhamdan nasiplenmiş âlimlerde ve yetenekli sanatçılarda bu vasfın sıkça görünmesinin bir nedeni de budur. Şu bir gerçek ki; "nefs ölmeye meyyal ama öldükçe dirilen" bir varlıktır. Her bir mertebede insanın kendisinin gerçek mahiyetini anlamaması için binbir türlü hile, binbir türlü desise ortaya çıkaran bir düş- mandır. Bu mertebede yapılacak en güzel dua, Hz. Peygamber'den bize ulaşan şu duadır: "Allâhım gözümü açıp kapayıncaya kadar beni nefsimin eline bırakma." Çünkü nefs bu mertebede insanı Rahmânî yolla da şeytânî yolla da aldatabilir.
Reklam
Çoğalan camiler, okullar, kurslar, fakülteler ve buralarda alınan eğitim/bilgi insanın özünü dönüştürmeye yetmemiştir. Dar, kısır, ezber, taklit, geleneksel ve mezhep/fıkıh ağırlıklı yığınla bilgi insanımı- zın irfani yönünün önünü tıkamıştır. Kısaca, yükselttiğimiz duvarlar kadar insanın mâneviyatını, iç derinliğini, Hakk'a ve hakikate olan talebini yükseltememişizdir.
Merhum Necip Fazıl, hatıratında kendi mânevî dönüşümünün, sonradan mürşîdi olacak zâttan duyduğu şu söz ile başladığını söyler: "Bu iş kitapla olmaz. Akılla da varılmaz. Hiç yemeğin lezzeti çatal-bıçakla aranıp bulunabilir mi?" Anlaşılıyor ki, hakîkate işaret eden ve koru- yuculuk yapan araçları amaç hâline getirmek, mânâya kılıf olan harflere takılıp kalmaktır. Şüphesiz bir metnin okunması ve zihne taşınması için mutlaka harflere ihtiyaç vardır; ama idrâk harfe değil mânâya yöneliktir.
Önce nefs arınacak/temizlenecek ki arkasından Rabb'in bilinmesi/tanınması gelsin. Anlaşılıyor ki; insan, Allâh'ın varlığının tam bilincinde olmadıkça ahlâkî olarak doğru ile yanlış arasında gerçek bir ayırım yapması mümkün değildir. Âyette bunun metodolojisi/yöntemi/yolu yordamı da önce istemek, sonra nefsin temizlenmesi ve arkasından da Rabb'in bilinmesi olarak gösterilmiştir. Kısaca kulluğun özü nefs tezkiye- si/terbiyesidir ve nefsi terbiye/tezkiye etmeden hakkiyla kulluk yapmak mümkün değildir. Yani "Nefsini bilen Rabb'ini bilir" sözü anlam olarak Kur'ân'ın ahlâkıyla örtüşen/kaynaşan/bütünleşen bir sözdür.
Insanın ölümsüz/kozmik ben'e ulaşması üç aşamayı gerektirir: "İnsanın kendisiyle bütünleşmesi, insanlıkla bütünleşmesi ve varlıkla bütünleşmesi.” Kur'ân'ın ana kavramı olan “tevhîd”, bir anlamda bu üç aşamalı bütünleş- meyi sağlamaktadır. Kur'ân buna, "Allâh'a dönüş, Allâha varma" demektedir. İnsan, Allâh'ın pusulasıdır, yani Allâh'ın varlığını gösterir. Çünkü âlemdeki varlıklardan her biri Allah'ın bir ya da birkaç sıfatının aynası ve tecellî mahalli iken insan, Zât'ı bakımından zorunlu varlık oluşu ve öncesiz oluşu dışında yüce Allâh'ın tam bir mazharıdır.
Reklam
Allah'ın, "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım" sözü sadece yaratılışın başlangıcı ile ilgili değildir. Bu sözde geçen "gizli hazine", insanın içindeki ilâhî sonsuzluk potansiyelidir ve dolayısıyla kendini bilme, insanın içindeki gizli hazineden haberdar olması anlamına da gelir. İnsanın kendi varlığına dair bilgisi, zorunlu ve evrensel bir insanî bilgidir. Hangi meslek ve statüde olursa olsun, bu var oluş bilgisini ihmal eden kişi, insan olmanın asli ödevini yerine getirmemiş demektir. Çünkü kendini bilme, insan şahsiyetinin yüzeysel düzey- lerinin ötesindeki değişmez realitenin bilgisidir.
insanı "meçhul" olmaktan çıkarıp kendisine tanıtan tek kaynak Kur'ân, yani ilâhî vahiy ve tek örnek de bu vahiy ile bütünleşip onu kendi varlığında bir ahlâk olarak kristalleştiren Hz. Peygamber'dir. Kur'ân ve insan ikiz kardeştir. Kur'ân'ı indiren kud- retle insanı yaratan kudret aynı varlıktır. Öyleyse, insa- nı kendine tanıtan ve onu "esfel-i sâfilin"den "ahsen-i takvim" çıkaracak yegâne yol," bu ilâhî vahyin öğretilerini yaşama geçirmekten ibarettir.
Kur'an, insanların özel zevklerine, tercihlerine, meşreplerine, mezheplerine, ekollerine göre değil, her insanı kendi ayetleri doğrultusunda ahlaki yönden yükseltmek için inmiştir. Bu ahlakın zirve örneği de "Sen elbette yüce bir ahlak üzerinesin." diye tanıttığı peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa sallalahu aleyhi vesellemdir.
Sayfa 34 - hayykitapKitabı okudu
NAMAZ!
Namaz hakkıyla kalabilen için " Hiç"- liğin idrakidir. Kıyam'dan secdeye küçüle küçüle giden insan bir anlamda -var zannettiği- "Variyet" ini Hakka vermekte, Hakk' ın deryasında bir damla su gibi olup " fena bulmaktadır.
Sayfa 156 - Hayykitap
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.