Nietzsche, nihilizme maruz kalan insanı sanki tüketim kültürü içerisindeki insanı tasvir edercesine son insan olarak adlandırır. Nietzsche' ye göre son insan, herkesin aynı olduğu , kitlenin dışında kalma iradesi gösterenin de deli muamelesine tâbi tutulduğu çobansız bir sürüden başka bir şey değildir.
Posthümanizm insanı birden fazla söylemde (evrimsel, ekolojik, teknolojik) merkeziyetçilikten uzaklaştırmakta kalmayıp aynı zamanda insan doğasındaki hümanistik, insanbiçimci, normatif kavramları tartışmaya açmıştır. (Miah, 2008)
Homo economicus, hem bilimsel bir bilgi alanı oluşturmaya çalışan bir varsayımı hem de dini düşünceden seküler düşünceye dönüşmekte olan bir süreci ifade etmektedir.
“Arzularla arzu nesnelerinin eşzamanlı üretildiği bu dünyada, herkes olanca farklılıklarıyla birlikte, kendi renklerine boyanmış aynı arzu nesnelerine koşmaktadır telaş içinde. Büyük kapitalistler yani modern Mevlanalar, ‘ne olursanız olun gelin’ diyen hümanist tüccarlarıdır tüketim kültürünün. Müslümana yeşil, komüniste kızıl, hip hopçuya siyah renge boyanmış aynı arzu nesnesi servis edilmektedir. Herkesin aynı şeyleri arzuladığı ve gerçekte kimsenin olmadığı kitle içinde ise farklılıklar, yitip gitmiş, kişi, kendisi olma imkanını büsbütün kaybetmiştir.”
Kasım Küçükalp
“Bilen bir varlık olarak insan, değer koyucudur çünkü bilme değer koymayı gerektirir. Varlık ve değer birbirinden ayrılmaz iki kategoridir. Bir varlığı isimlendirme, o şeye anlam ve önem kazandırmayı ifade eder. Örneğin; insanın hayvanları isimlendirmesi, onları hayatının ayrılmaz parçaları olarak anlamlı kılması demektir. Zira dil, dışa yöneliktir. Her dil ifadesi, gerçeklikten bir parçayı, dış dünyadan bir olguyu kastetmek kudretine sahiptir ve bununla görevlidir. hakikate müdahale etme arzusu, cümleye anlamını verir; bir nesneye hükmetme arzusu, o nesneye ismini verir.”
Şaban Ali Düzgün